İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İdris ŞEKERCİ

Ayasofya'nın hürriyetinden İstanbul Sözleşmesine

Ayasofya'nın aslî hüviyetine kavuşarak ibadete açılması sonucu 86 yıllık hasret sona erdi. Bağımsızlığın ifadesi ve fethin nişanesi olarak Ayasofya'nın minarelerinden okunan ezan, Akif'in dizelerinde geçen; "Değmesin mabedime nâmahrem eli" sözünün tecessümü mahiyetinde bir anlam ifade eden bu gelişme marjinal kesimler hariç, Türkiye'nin tüm renklerini sevince boğmuştur.

Önemli bir siyasi prangadan kurtuluş anlamına gelen bu tarihî adım, kültürel ve sosyal alanda bizi kuşatan zincirlerden kurtuluş ümidimizi de artırmıştır.

Ayasofya'nın minarelerinden okunan ezan sesleri,  medeniyet değerlerimizi târumar eden bu sözleşmeden kurtuluşa vesile olur mu mealinde sorular zihnimizi  daha bir meşgul ediyor bugünlerde..

İstanbul Sözleşmesi, siyasi partilerin hiç bir konuda bir araya gelemeyen "iflah olmaz bir politik/ ötekileştirici üslup" ile hareket eden vaziyetine rağmen sağdan-soldan, muhafazakâr-seküler tüm çevrelerin adeta milli bir mesele gibi mutabık oldukları, küresel arka planı olan bir mutabakat.

Hiç bir meselede bir araya gelemeyen tüm siyasi partileri bir araya getiren İstanbul Sözleşmesi, yan etkilerinin toplumu ciddi ölçüde tehdit etmeye başlayınca, neredeyse tüm kesimlerinin hedefi olmaya başladı bu günlerde. Yapılan tartışmaların künhüne vakıf olmak ve  "biz bu zokayı nasıl yuttuk" sorusuna cevap aramak için malum sözleşmenin serencamına bakarken can yakıcı bir gerçeği müşahede ettik maalesef. Sözleşmenin imza edildiği süreçte –adeta- toplumsal narkoz alınmışçasına tüm siyasi  partilerin  bir araya geldiğini ve tam mutabakatla bu sözleşmeyi meclisten geçirdiklerini/onayladıklarını görüyoruz.

HDP' nin görüş ve kanaatlerine itibar etmeyi bırakın, bastığı yerin ayak izlerine yaklaşmayı dahi zül addeden muhafazakâr-milliyetçi (Şimdilerde cumhur ittifakı) siyasetçilerin, nasıl oldu da  bu zihniyet ile iş birliği yaparak bu sözleşmeyi meclisten geçirdiğini; kronik rekabetleri aşikar olan CHP ile aynı paydada nasıl buluşulduğunu,  malum sözleşmenin yeterince tartışılmadan el çabukluğu ile, topluma öncülük eden STK’ların  dikkatinden kaçırılarak nasıl imza edildiğini merak etmiyor değiliz. Tasarı "Bizden" gelince "Bu Nedir?" diye merak etmeyen basiretsizliğimizin, Ömer Hayyam'ın "Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan, ister çan dinlet. İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstehaktır ona her türlü zillet" tarifine uygun ferasetsizliğimizin neresinden dönülürse kârdır demek durumundayız artık.

Fıtrat ile kavgalı, "toplumsal cinsiyet" tanımı içine  "cinsel yönelim” ucubesini yediren, Allah'ın bir ayeti olan "erkek ve kadın" dan neşet eden evlilik müessesesi taraflarını "eş" olarak tanımlamak yerine veya yanına "partner" kavramıyla nikahsız birlikteliği/zinayı normalleştiren, toplumunun temelini oluşturan "Aile"  kavramını, "ev içi " anlamına gelen "domastic" kelimesinin sahte tercümesi altında değersizleştiren; Tatminsizlik çukurunda debelenen, dün Lût (as)'ın kavminin başına gelen akıbeti çağıran bir onur-suzluğu tecviz eden bir hikayenin adıdır İstanbul Sözleşmesi..

Şeytanın vesvesesi her zaman aynı yerden gelecek değil ya?!  Bazen makul taleplerin arkasından da zerk eder zehrini. Kadına şiddetin engellenmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması gibi herkesin/kesimin makul gördüğü aksaklıkları ortadan kaldırmak adına; aslından uzak -detayda gizli- toplumu ifsat edecek maddeleri de barındıran İstanbul Sözleşmesi tam da böyle bir şey.

Feminizm üzerinden, temel kavramlarımıza aykırı ne kadar düşünce, inanç ve örf varsa hepsini yok etmeye azimli olduğunu, "kadınlar ve erkekler için alışılagelmiş rollerin"  bulunduğu düşüncesine dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve her türlü farklı uygulamaları ortadan kaldırmak amacına hizmet eden İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin Sayın Cumhurbaşkanı’nın  toplumda yükselen eleştirileri de dikkate alarak "Nas değildir; gerekiyorsa iptal edilir" çıkışı, en son Ak Parti Genel Başkan Vekili Sayın Numan Kurtulmuş’un, “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” beyanatı sonrası konu Ak Parti MYK'sında tekrar gündem edilmiş -artık-  istisna ve ortak aklın sesi olmayan itirazcı vekil ve bakanların dışında, parti çoğunluğunca  kaldırılması yönünde bir mutabakata varılmıştır elhamdülillah.

Tüm bu olup bitenler arasında, CHP’li Lale Karabıyık’ın; “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek, kadınlara şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir” açıklaması ile Ak Parti'li Sayın Özlem Zengin'in "Türkiye'de bir grup bütün kötülüklerin anası olarak İstanbul Sözleşmesi'ni görüyor" değerlendirmesindeki benzerliğin manidarlığı sanıyorum dikkatimizi çekmiştir. İlaveten Cumhur İttifakı’nın bileşeni olan MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin;“Kaldırıp kaldırmamayı iyi değerlendirmeliyiz. Ne getirip ne götüreceğini objektif kriterler çerçevesinde ele almalıyız. Kadın cinayetlerini engelleyemezsek hepimiz çığın altında kalırız.” mealindeki teenni dolu yaklaşımı İstanbul Sözleşmesi bağlamında nasıl bir kuşatılmışlık içerisinde olduğumuzu itiraf etmeliyiz.

Ak Parti camiasında ve yönetiminde, meşum sözleşmenin kaldırılması yönünde güçlü bir talep ve gündem oluşunca -ne hikmetse- bazı çevrelerin de arka arkaya açıklamalarına tanık olmamız kuşatılmışlığımızın boyutlarını ortaya koymaktadır. Gezi olaylarında ortalığı ateşe veren gürûha ev sahipliği yaparak Divan Oteli’ni lojistik ve tedavi merkezi haline getiren Koç Holding -üstüne vazife imiş gibi- İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya geçerek; "... İstanbul Sözleşmesi'nin tarafı olmak, kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki kararlılığın göstergesidir. Bu vesileyle ülkemizdeki herkesi ve tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi'ni korumaya ve bağlı kalmaya davet ediyoruz." açıklaması, meselenin küreselci egemenlerin önemli bir gündeminin olduğu mesajını vermektedir. Eşcinselliği meşrulaştırarak sapkınlığı normalleştirdiği ve yaygınlaştırdığı saklanamaz bir gerçek olan bu sözleşme ile ilgili HDP Kadın Meclisi'nin "İstanbul Sözleşmesi uygulansın" ısrarını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

Bütün bu olup bitenler arasında, kadınlar arası eşitsizlik karşıtı bir mücadele ortaya koyması beklentisini karşılamak için kurulan KADEM Derneği’nin, Mor Çatı Derneği ve türevlerinin hararetle savunduğu İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin ikircikli tavrının eleştiri konusu olması üzerine, KADEM Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu’nun,  "İstanbul Sözleşmesi temel olarak şiddetle alakalı bir sözleşme olup, eşcinsellerin haklarını düzenleyen bir sözleşme değildir. Ama bu sözleşmenin içinde örfümüze, dinimize uygun olmayan bazı maddeler olduğunun da farkındayız." Açıklaması ise olayın vahametini ortaya koyan bir başka trajik durumdur.

Kadına karşı, "kadınlar arası eşitsizliği" mücadele alanı görmesi beklentisini karşılamak yerine izahı garı kabil bir durum arz eden KADEM'in bu yaklaşımı, "Dimyat a pirince giderken evdeki bulgurdan eden" bir zemin kaymasıdır. Eğer Anadolu irfanı ile biz kendi sorunlarınıza çare bulamıyor ve çözümü Batı'nın "Ekinleri ve nesilleri ifsat eden"  zihniyetinde arıyorsak vay halimize!.

Artık, Akif'in, "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" dediği Batı değerleri ile kendi söküğümüzü dikme yanlışından vazgeçmenin vakti gelmiştir. Kadının ve erkeğin hak ve hududunu, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimizin Veda Hutbesinin evrensel mesajlarında aramak yerine-bütün cerahati ile ortaya çıkan- İstanbul Sözleşmesi’nde aramak, en hafif ifadeyle gafletin ta kendisidir.

Artık, Polonya Devlet Başkanı'nın dahi " ..kabul edemeyeceğimiz ideolojik dayatmalar içeriyor" diyerek eleştirdiği; Müze esaretinden kurtulan Ayasofya'nın minarelerinden yükselen ezanların manasını müdrik bir irade ile -sözde- İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin ve yürürlükten kaldırarak tarihin çöp sepetine atmanın zamanı gelmiştir.

Ne mutlu; Ayasofya'nın minarelerinden ezan yükselten iradeye!

Ne mutlu;  bizi içeriden çökerten İstanbul Sözleşmesi'ni iptal için adım atacak dirayete!.

Vakit gelmiştir. Gün bu gündür. Nefesimizi tuttuk bekliyoruz!..

Diğer Makaleleri