İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
GENÇ KALEMLER

NECİP FAZIL KISAKÜREK VE FİLİSTİN / HÜSEYİN MEDET

Bu günlerde ilk kıblemiz Mescidi Aksa ve Gazze’deki Filistinli kardeşlerimizin tarihe yazdıkları bu şanlı direniş,  yazmış olduğum bu yazının Filistin ve Kudüs özelinde tezahür  etmesine vesile oldu. İsrail’in zulmüne sessiz kalmamak ve Türkiye’deki İslami uyanışın önderlerinden olan Necip Fazıl Kısakürek’in bu meseleye bakış açısını görmek için bu konuyu ele almaya çalışacağım. Bu yazıya başlamadan önce belirtmek isterim ki her yıl İsrail’in bu zulmü yenilemesi Filistin davasının uzun yıllardır devam etmesi bizi bir alışkanlığa sürüklemekte ve bazen gündemimizi bile işgâl etmemeye yöneltmektedir. Ama tüm bu olanlara karşı biz Müslüman gençler olarak İsrail’in yapmış olduğu zalimliğe asla alışmayacak, boyun eğmeyecek ve karşılarında duracağız. Filistinli direnişçilere selam olsun.

Necip Fazıl ile özdeşleşen Büyük Doğu çağrısında, Filistin’in ve Kudüs’ün yeri neresidir? İdeolocya Örgüsü kitabında Büyük Doğu’nun sınırlarını şöyle çizmektedir: “Büyük Doğu’nun kucakladığı ve bütünleştirdiği Şark, vatan sınırları dışında herhangi bir ırk ve coğrafya planına bağlı değildir. Biz Büyük Doğu’yu öz vatanımızdan başlayarak güneşin doğduğu istikameti kurcalayan bir madde ve kemmiyet zemininde aramıyoruz. Biz Büyük Doğu’yu, vatanımızın bugünkü ve yarınki sınırları ile çevrili bir ruh ve keyfiyet planında arıyoruz. O kendini mekân çerçevesinde değil, zaman çerçevesinde gerçekleştirmeye talip…”

Üstadın bu metinde değindiği noktalardan birisi de ırk ve coğrafya gözetmeksizin bir Müslüman birliğidir. “Necip Fazıl, Türkiye dışı coğrafyalara bakışta her ne kadar Anadolu’yu öncelese de farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanların mücadelelerini de destekler. Afganistan, Filistin, Suriye gibi halkları ayrı ırklarda olan ülkelerdeki mücadeleler daima onun gündemindedir. Yazdığı yazılarla bu coğrafyalardaki İslami mücadeleleri Türkiye gündemine taşır.” Kısakürek hedeflediği Büyük Doğu düşüncesinde sadece bugünü değil yarını da düşünmemiz gerektiğine vurgu yapmaktadır.

Filistin meselesi tüm Müslümanların hem ortak sorunu hem de en görünür acısıdır. Osmanlı Devletinin son bulması ve hilafetin kaldırılması ile Müslümanların birlikleri de bozulmuş oldu. Bu siyasal boşluğun birinci dünya savaşında alınan ağır mağlubiyetin sonucu olarak Yahudi hayali ve İngiliz projesi olarak İsrail Devletinin temelleri 1917 yılında imzalanan Balfour Deklarasyonu ile atılmış oldu. O günden sonra adım adım İsrail kuruluşuna doğru bir süreç yaşandı. 1948 yılına gelindiğinde ise İsrail bir devlet olarak kuruluşunu ilan etti ve hızla öncelikle Batılı ülkeler olmak üzere pek çok ülke tarafından tanındı. İsrail bu tarihten sonra Yahudiler tarafından zaten sürdürülen terör faaliyetlerini uluslararası meşruiyeti sağlamış bir devlet görünümünde arttırarak devam ettirmiştir. Pek çok yerde paylaşılan İsrail-Filistin haritası ile durumun ne şekilde geliştiği çok net olarak görülebilmektedir.

Filistin dünya siyaseti için de bir turnusol kâğıdı gibidir. Bütün dünya İsrail tarafından işlenen suçlara karşı üç maymunu oynamaktan yıllardır bıkmamıştır. İsrail tek başına Birleşmiş Milletleri anlamsız hale getirebilmiştir. Bu noktada biz Müslüman gençlerin yaşanan haksızlığı ve zulmü, bütün meşru yolları kullanarak daha görülebilir bir hale getirebilmemiz gerekmektedir.

Necip Fazıl yine İdeolocya Örgüsü kitabında Yahudilerin hem iç hem dış düşman olduğunu vurgulamıştır. Kitabın bu başlığında Peygamberlerine ihanet ettiklerinden, Hz. İsa’nın getirmiş olduğu Hak dini tahrif ettiklerinden, İslam’da münafıklığı mayalandırdıklarından başlayarak tarihi olarak Yahudi seyrini incelemiştir. Dünya’nın her tarafına yayılıp, kene sessizliği ve sinsiliği içinde kanını emdiği her yerden atılıp, sonrasında Türk vatanına da geldiğini söylemiştir. Son olarak ise şu andaki hallerinden şöyle bahsetmiştir: “Şu anda kolları karnının altında saklı bir ahtapot gibi, bir kolu ile Suriye, öbür kolu ile Irak, daha öbür koluyla da Kuveyt, Hicaz, Mısır ve Libya istikametlerini kollayan bu rolünün tahakkukuna zemin hazırlamak için bir dünya felaketine muhtaç bulunan, bunun içinde Rus-Amerikan rekabetini kızıştıran ve türeme-üreme yatağı emperyalizmayı besleyen, kısaca topyekûn Medeniyetleri eritme yolunda büyücü kazanını durmadan karıştıran, Yalnız o… yine o, hep o, Yalnız o, daima o… ve bu incelikleri kavrayamamak ve iç yüzleri görememek bakımından, memleketimiz, yine o, hep o, Yalnız o, daima o…”

Burada Necip Fazıl kendi tespitlerinden hareketle bir takım sonuçlara ulaşmıştır. Bu ifadeler antisemitizm olarak kolayca yaftalaya bilecek olsa da Siyonist İsrail politikaları ve uygulamaları bu düşüncelerin oluşmasına açık bir şekilde zemin oluşturmaktadır. İsrail Devletinin uygulamaları Siyonizm’i kabul etmeyen Yahudileri de mağdur etmektedir. Dolayısıyla Siyonizm sadece Müslümanların değil Siyonist olmayan tüm insanların ortak sorunudur.

Necip Fazıl’ın öncülük ettiği Büyük Doğu Neşriyatının Siyonizm eleştirileri bilinmektedir. Ancak Necip Fazıl’ın daha çok iç Yahudiler ile ilgilenmiş olduğu da görülmektedir. “Abdülhamit Han” adlı tiyatro eserinde Yahudi ile Abdülhamit’in konuşmasını şöyle kurgulamıştır. “(Osmanlı Yahudisine) Soydaşlarınıza deyiniz ki; 34’üncü Türk Padişahı İkinci Abdülhamid, Tunus’tan Van Gölüne ve Balkanlardan Yemen’e kadar uzanan imparatorluğuna bir o kadar ilâve edilse bile, Yahudilere, Filistin’de veya vatanın herhangi bir köşesinde kurabiye miktarı toprak vermez! (Kendisine dik dik bakan Osmanlı Yahudi’sine elini uzatarak) Bir gün benden hesap soracak gibi bakıyorsunuz!”

Üstadın 1964 yılında yazdığı “Şarkımız” şiiri sanatın, geleceği de kuşatacak ifade gücü açısından güzel bir örnektir. O tarihten bugüne kadar teknolojik gelişmeleri de hesaba katarsak yaşamımızda değişmeyen pek az şey kalmıştır. Ama şu var ki; Filistin’deki mücadelede değişen pek fazla bir şey olmamıştır. Hala Filistinli gençler sapanları ile tüm ileri teknolojik ekipmanlarla donatılmış İsrail askerine karşı vatanını savunmaktadır. Biz şunu biliyoruz ki ve inanıyoruz ki galip olan Allah’tır ve galip olacak olan da Allah yolunda ilerleyenlerdir.

Yazımı Necip Fazıl’ın bu şiiri ile bitiriyorum:

Kırılırda bir gün bütün dişliler,

Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.

Gökten bir el yaşlı gözleri siler,

Şenlenir evimiz, barkımız bizim.

Yokuşlar kaybolur, çıkarız düze,

Kavuşuruz sonu gelmez gündüze,

Sapan taşlarının yanında füze,

Başka âlemlerle farkımız bizim.

Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman;

Görürler, nasılmış, neymiş kahraman!

Yer ve gök su vermem dediği zaman,

Her tarlayı sular arkımız bizim.

Gideriz nur yolu izde gideriz,

Taş bağırda, sular dizde, gideriz,

Bir gün akşam olur, biz de gideriz,

Kalır dudaklarda şarkımız bizim…

Diğer Makaleleri