İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
GENÇ KALEMLER

ALİYA’YI ANLAYABİLMEK / ALİ İHSAN YILMAZ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd alemlerin rabbi olan, kullarının arasından insanlara önder olacak yüksek ahlaklı kişiler çıkaran, onları arındırıp kitabı ve hikmeti öğretip yaşatacak peygamberler gönderen Allah’adır.

Aliya İzzetbegoviç’i anlatacağım bu kısa yazımda yazımın anlaşılmasınıkolaylaştırmak adına Aliya’yı anlamak için konuyu 3 başlık altında ele alacağım. Birincisi; Aliya’yı, Aliya’ya dönüştüren ve Aliya’yı, Aliya yapan özellikleri. İkincisi Aliya’nın İslam ve İnsan düşüncesi, üçüncüsüise davası.

İnşallah yazacağım bu yazım bizlere bir Müslüman olarak İslam’a ve Müslümanlara karşıolan sorumluluklarımızıbir nebze olsun hatırlatmaya vesile olur.

Aliya İzzetbegoviç1925 yılında Yugoslavya Krallığı’na bağlıBosna Hersek’te dünyaya gelmiştir. Dindar bir ailede büyümesine rağmen gençyaşta İslam’ısorgulamaya başlamıştır. Kendisinin de ileride Müslümanlarda gördüğüen büyük eksikliğin “sorgulama duygusu”olduğunu söylemesi Aliya’yı, Aliya’ya dönüştüren ve Aliya’yı, Aliya yapan temel özelliği olduğunu söyleyebiliriz.

Birinci Dünya Savaşı’ndan ötürü Avrupa’da ortaya çıkmış olan farklı düşünce akımları ve Komünist Rejimin baskılarından etkilenmek bir yana, lise yıllarından itibaren edindiği genişokuma alışkanlığının ve yaptığıfelsefe okumalarının Aliya’nın gelişiminde ve dönüşümünde ciddi anlamada olumlu etki ettiğini söyleyebiliriz. Lise yıllarında GençMüslümanlar Teşkilatında (Mladi Muslimani) meselelerin Geleneksel İslam dışında tartışılmasıve İslam ile ilgili yapmışolduğu farklıokumalar, o zamanki Geleneksel İslam’ın öncüleri olan “şeyhler” ve “hocalara” karşı sert bir tutum içerisinde olmasına ve o yıllarda İslam’da özel bir toplumsal sınıfın olmamasıgerektiğini savunmasına neden olmuştur.

Aliya İzzetbegoviç’i anlamak Aliya’yıAliya yapan özellikleri anlamak adına yapmışolduğumuz bu naçizane girişten sonra Aliya’nın İslam ve İnsan düşüncesi adına da biraz konuşabiliriz.

Aliya’nın İslam ve İnsan felsefesinden bahsetmeden önce onu “Batılıbir Müslüman düşünür”olarak tanımlamamamız önemli. Gençliğinde yaşamışolduğu olaylar ve yapmışolduğu okumalar onu Geleneksel İslam’ısorgulamaya yönlendirirken ilerleyen zamanlarda da felsefi okumalarıonu “insanın varlık âlemindeki yerini”sorgulamaya yöneltmiştir.

Aliya’nın cevabını aradığıfelsefi sorulardan bir diğeri ise de “insanıdiğer bütün varlıklardan farklı kılan (ayıran) yönleri ya da en temel yönünün ne olduğudur.”

Aliya insanı anlamaya çalışırken çoğu insanın bu konuyu iki kategoride ele aldıklarınıfark etmiştir. Birinci gurup insanıbilim üzerinden anlamlandırmaya çalışırken diğer grup ise sanat, edebiyat ve din üzerinden insanın manevi tarafını ele almıştır. Aliya’nın düşüncesinde ise Allah’ın dışındaki her şey bir düalizmler bütünü ile anlaşılabilir. İnsanda ise bu beden-ruh ayrımında kendini göstermektedir. İnsanıanlamlandırırken bu iki tarafın birinden bakmak yanlış olacaktır. Aliya’ya göre olması gereken insanın bu iki yönü arasında bir denge (orta yol) kurulması, üçüncü bir yolun bulunması gerekliliğidir.

İzzetbegoviçinsanıdiğer varlıklardan ayıran farkların neler olduğunu sorgulayarak insanın özgür bir varlık olarak yaratıldığına ulaşmışve insanın özgür olmasınıda insanın niyetlerine bağlıolarak eylemleri gerçekleştirme ya da gerçekleştirmeme yönünde tercihte bulunmasıolarak tanımlamışve bu özelliğinin de insanıdiğer canlılardan ayıran en önemli özelliği olduğunu belirtmiştir. İnsanın eylemleri gerçekleştirirken tercihte bulunmasıona yaptığıişten dolayısorumluluk yüklemektedir. Bu yüzden de insan ve insanın davranışlarıonu bir değerler alanına taşıyarak insanıahlaki bir özne haline getirmektedir. İnsanın eylemlerinin hangi niyetle yapıldığınıAllah’tan başka kimsenin bilemeyeceği, hakiki anlamda iyinin ve kötünün ne olduğunu sadece o bilebileceği için de Allah’a teslim olarak varoluşamacıolan ahlaki yükselişi sağlayabilecektir.

Kısaca özetleyecek olursak Aliya’nın İslam düşüncesinin insan felsefesinden İslam’a ulaşan bir yol izlediğini söyleyebiliriz. Ona göre İslam insan varlığına anlam yükleyen asıl temeldir ve insanın İslam ile hakikatine ulaşabileceğini söylemiştir. Aliya İzzetbegoviçMüslümanlar için “Batılıbir Müslüman Düşünür”olmanın dışında büyük bir devlet başkanı, önder ve bir dava adamıdır. Yazımızın sonlarına doğru gelirken onun o kutlu davasından ve hareket ve fedakârlık dolu hayatından biraz bahsedelim.

Aliya İzzetbegoviç’in hayatını incelediğimizde gençliğinden itibaren İslami bir hareketin içinde olduğunu ve düşüncesi ile pratiği bir arada sürdürmeye çalıştığınıgörebiliriz. Özellikle gençlik yıllarınıkapsayan 9 yıllık hapishane tecrübesi, 1970 yıllarında yayımladığı“İslam Deklarasyonu”adlıeserden dolayıyargılanmasıve Saraybosna’daki o davasında kendisini İslam davasının bir neferi olarak tanımlamasıkendisinin ne kadar samimi bir dava adamıolduğunu göstermiştir. Aliya İzzetbegoviçhayatınıMüslümanların özgürleşmesine adamıştır. Bu yüzden Müslümanların geri kalmışlığına dikkat çekmişve Müslümanların uyanışıiçin uğraşmıştır. Ona göre bu geri kalmışlığın sebebi yabancılardan çok Müslümanlardır. Aliya İzzetbegoviç, Kur’an-ı Kerim ile Müslümanlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmişve sorunun İslam’dan uzaklaşma olduğunu belirterek yayımlamışolduğu “İslam Deklarasyonu”ile evrensel bir “İslamlaşma “çağrısıyapmıştır. Çoğu İslam ülkelerindeki bazıtoplumlar bu “İslamlaşma”çağrısından rahatsız olmuştur. Bu kimseler; Aliya’nın da Müslümanların geri kalmışlığına sebep olarak gördüğüİslam’ıdogmatik ve mistik bir din olarak kabul eden ve geçmişten geleni sorgulamadan kabul eden, taklitçi ve yeniliğe kapalılığıkabullenmişmuhafazakarlar ve diğer taraftan da kendilerini çağdaş, ilerici, batıcıgibi sıfatlarla tanımlayan kendi toplumuna ve kültürüne (özüne) yabancılaşmış, İzzetbegoviç’in tanımına göre “tam bir felaket”olarak nitelendirdiği modernistlerdir. Aliya'ya göre bu insanlar Müslüman ülkelerin geri kalmışlığına sebep olurken, Müslümanların uyanışının da kendi özlerine dönerek, kendi köklerinden kaynağınıalarak hareket etmeleri ile mümkün olabileceğini söylemiştir.

Aliya İzzetbegoviç’in “İslamlaşma”çağrısınıyaparken üzerinde durduğu konulardan biri de yeryüzünün imarıdır. Dünyanın tanziminin insanlığın lehine gelişmesi için din ile dünya arasında (Burada din kelimesi ile sadece maneviyatçılığıkastediyorum) bir denge kurulmasının gerekliliğidir. Bu da hayatımızın her alanında İslami ahlak esaslarını temel alarak mümkün olabilir. İnsan, İslam’ı kabul edip iradesini Allah’a teslim edince şirk düzenlerine karşı özgürleşir. Aliya’nın da hayatı boyunca verdiği en önemli mücadelelerinin başında da özgürlük mücadelesi gelir. Bunu söyleyerek Aliya’nın davası ile ilgili bölümü bitirmiş olalım.

İnşallah Aliya’yıbiraz olsun tanımak adına yazmışolduğumuz bu naçizane yazımız bizlere Müslüman kimliğimiz adına bir şeyler hatırlatmıştır.

Allah bizi dinine ve davasına karşı samimi, insanlara ve Müslümanlara karşı sorumluluğun farkında olup ona göre yaşayan muttaki kullarından eylesin ve bizi İslami bir uyanışa vesile kılıp onların önderlerinden olmayı nasip eylesin.

Amin…

Diğer Makaleleri