İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
GENÇ KALEMLER

KÜLTÜR VE MEDENİYET ARASINDA ALİYA / TALHA ENEZ TAPAN

Tarih boyunca maddi ve manevi tesirler altında kalan insan, bu iki unsurun neticesi olarak kültür ve medeniyet etkenlerini omzuna yüklemek zorunda kalmıştır. Kültür ve medeniyet ise farklı dönem ve şekillerde üretilen gerçeklikler olarak her toplumda başka bir görünürlük kazanmıştır.

Tesirler altında olan beşer, insan olma hüneri çabası ve bu çaba ile birlikte gelen dünyayı inşa etme gayreti ile kültür ve medeniyet etkenlerini kendince şekillendirmektedir. Beşerin insan olma gayreti sürecinde bu etmenlerden ne kadar etkilendiğinin cevabı, onun insani yeterliliklerini belirlememize olanak sağlayacaktır.

Peki Aliya, kültür ve medeniyet arasında kalan beşere nasıl bir yol izlemesini nasihat etmektedir?

İnsana ait ve insan tarafından üretilen her şey (medeniyet bile) bir şekilde kültüreldir, kültürle ilişkilidir. Medeniyetin unsurlarından sayılabilecek olan teknik, öğretim, mekanik hayat ve pozitif bilimin ortaya çıkabilmesi için, kültürün unsurlarından olan insan, anlam üretme ve bir arada yaşamanın bireyler arasında zuhur etmesi gerekir. Dolayısıyla kültür ve medeniyet iç içe bir seyir göstermektedir.

Aliya çerçevesinde kültür kavramının sınırlarını çizmek istediğimizde, kültürün hamilinin insan olduğunu görüyor ve kültürün, dinin insan üzerindeki veya insanın kendi üzerindeki tesiriyle meydana geldiğine tanıklık ediyoruz. Aliya’nın kültüründe beşer ‘’insan olmak hüneri’’ fiili ile vazifelendiğinden, gaye(amaç) olarak kültür, insanın terbiye sayesinde kendi kendisine hâkim olmasını belirleyen felsefe, sanat, şiir, ahlak, inanç kavramlarını bünyesinde barındırmaktadır.

Aliya özgülünde medeniyet kavramının sınırlarını çizmek istediğimizde ise uygarlığın hamilinin toplum olduğuna şahitlik ediyoruz.

Uygarlığın(medeniyetin) gaye(amaç) olarak edindiği rota, ilim sayesinde tabiata hâkim olmaktır ve devlet, ilim, şehirler, teknik medeniyetin bünyesinde yer alan kavramlardır. Medeniyet insan ile tabiat arasında madde teatisidir(alışverişidir), dolayısıyla uygarlık, zekanın tabiat ve dış dünya üzerindeki tesiridir.

Aliya nezdinde kültür de medeniyet de insan için zaruridir, herhangi bir unsurun dışlanması veya hariç tutulması kişinin somut hayattaki temsilinde sıkıntılar oluşturacaktır. Çünkü insan ne sadece bedenden oluşabilir, ne de sadece ruhtur.

Şahsiyetin sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayarak kendi varlığını sürdüremeyeceği aşikarken (Aliya, kişinin maddi olarak kendini inşa ettiğini düşünse bile eksik kalacağını belirtmiştir) maneviyat ve hakikatin dışlanması mümkün değildir.

İslam, inananlardan dünyayı gözetlemelerini, imar etmelerini de istemektedir. Başka bir deyişle kültürü ve dini etkileyen maneviyat, İslam açısından yeterli değildir. Çünkü insan sadece ruhtan ve maneviyattan ibaret değildir. İslamiyet bu dünyaya dönük olma anlayışı dolayısıyla kültürü medeniyete, medeniyeti de kültüre feda etmeme eğilimindedir.

Aliya düşüncesinde İslam’ı kültür ve medeniyet arasında, her iki insani unsuru da kabul eden ancak ikisinin de aşırı yorumlarını engelleyen bir inanç ve uygulama sistemi olarak kabul etmek doğru olacaktır. Aliya İzzetbegoviç Batı medeniyeti karşısında İslam’ın bir alternatif potansiyel taşıdığını düşünmektedir. Batı medeniyetinin yozlaşmasına karşı İslam, kültürel olarak bir karşı duruş imkanını muhafaza etmektedir. İslam toplumlarının batı medeniyetiyle teknik bir yarışa girmek yerine öncelikle taklitçi anlayışları terk edip kendi kültürlerini inşa eden değerleri yeniden inanç ve ahlak pratiği olarak yaşamalarını önemsemiştir.  Çünkü kendi inanç ilkelerinden uzak bir geleneksel pratiği yaşamaları, İslam toplumlarının en önemli meselelerinden birisidir. Bu haliyle kendisi olamayan, kendi değerleri kaynaklı bir ahlaki tahavvül (dönüşüm, değişim) yaşayamayan toplumların Batı karşısında İslami bir alternatif üretmeleri ne kültür ne de medeniyet perspektifi açısından mümkün değildir.

Aliya İslam toplumlarının geri kalmışlığı meselesini sadece bir medeniyet meselesi değil; aynı zamanda önemli bir kültür meselesi olarak nitelemiştir.

Diğer Makaleleri