İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
GENÇ KALEMLER

Ali Şeriati / Talha Şahin

''Sizi rahatsız etmeyegeldim." / Ali Şerati

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Peygamber efendimiz; Ebu Davud, Tirmizi ve İbni Mace'de yer alan bir hadis'i şerifinde ''Alimler Peygamberlerin varisleridir.'' buyurmuşlardır. Alim olmak peygamber gibi olmayı, onun gibi bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Peygamberlerin insanlığın onurunu kurtarmak için yerleşik düzenlere karşı gelmelerinin bir sonucu olarak karşılaştıkları tüm ambargo, işkenceler, hicret için zorlamalar ve ölümler; alimlerin ve önderlerin davalarının karşısında durabilecek ama onları yenemeyecek fiillerdir. Doğru bildikleri yolda dünyalıklardan vazgeçen peygamberlerin yolu, bize emanet edilen İslam için ona gelebilecek tüm maddi-manevi saldırılara göğüs germeyi gerekli kılar. Bu bedeli ödeyenleri tarih hem unutmaz hem de aşıp gelen çağlara bir ıslahat önderi olarak yazar. Merhum Ali Şeriati bu bedeli ödemeyi göze alan, söylem ve eylemleri ile yılgınlık göstermeden dik duruşunu bozmayan Cemil Meriç'in ifadesiyle ''göller bölgesinde bir ada''dır.

Ali Şeriati denince aydın, entelektüel kavramlarına değinmek ve bu kavramlar hakkında üstadın yazdıklarına geçmeden önce alim kavramına değindik. Alim, toplumsal ağırlığı ve dini yönü hadisi şerifte belirtildiği üzere tanımlanan bir kavram. Şeriati; ''Vahiy çağında mesaj taşıyanlar peygamberlerdi. Vahiy çağının sona ermesinden sonra düşünce çağında bu mesajı sürdüren aydınlardır.'' diyor. Alimden aydına kaydırılan bu anlamın sebebi biraz da alimlerin toplum içerisindeki rolünün İslam tarihinde ki değişiminden kaynaklanıyor olabilir.

Ali Şeriati'nin dini, siyasi ve entelektüel yönelimlerinden hareket edildiğinde onun düşünce ve eylemliliğini idealize eden bir diğer kuşatıcı kavram ise ruşenfikrdir. ''Ruşenfikr kavramı bizdeki münevver/aydın geçişkenliğini hatırlatmaktadır. Onun kavramsallaştırmalarında aydın olumlu ve olumsuz özellikleriyle ele alınırken entelektüel kavramının yeri her zaman sorunlu sayılmaktadır. Şeriati'nin düşünce dünyasında entelektüel halktan kopuk ve ''fildişi kulelerde'' tefekkür eden ayrı bir karakterdir. Oysa aydın halkın içinde hakikatle bütünleşik bir şekilde toplumsal felahın arayışı ve eylemliliği içinde kendine bir yer edinmektedir (Krş. Şeriati, 2009; 55-102, 405-415).

Ali Şeriati'yi, herhangi bir akademik disipline yerleştirmenin zorluğunun yanı sıra onun niyet, tavır ve eylemlerine yön veren değer ve referansları arasında aydın olmanın kaygıları belirleyici olarak öne çıkar. Şii kültür dünyasında yetişmiş olmasına rağmen ümmeti kucaklayan geniş bir düşünce ufkuna sahip olduğu, Türkiye'de mukayese edilecek bir benzerini bulmakta zorluk yaşandığı hususlardır. Lakin Türkiye'de Şeriati'nin 1979'dan beri bulduğu karşılık, gerek İran İslam Devriminin etkisiyle gerekse Türkiye'deki İslami uyanışın mezhep bağlarına takılmayan ihlaslı duruşu ve coğrafyayı etkin takip edenokumalarındandır.

Şeriatiyi yaşantısından bağımsız anlatmak kendisini eksik tanımaya sebep olacağı için oğlu İhsan'a yazdığı bir mektupta hayatına değinmek isterim. Üstad, 1933'te doğumundan itibaren hep beş yıllık bir program üzerine programlayıp yaşadığını yazmıştı. Bu beş yıllık dönemleri; çocukluk ve gençliği, Musaddık'ın devrilip dikdatörlük dönemi, Milli direniş hareketinin kurulması ve tutuklanmasına kadar olan beş yıl, Avrupa'da geçirdiği beş yıl, Hüseyni İrşad ve üniversitede ki dersleri ile geçen beş yıl, ev hapsi ve tedirginlikleri ile ölümüne kadar olan beş yıldır. 1977'de meçhul ölümüne kadar geçen bu yaşantısında gerek İran'da gerekse dünyada, başta bahsettiğimiz örnekte olduğu gibi, özelde o dönemin Cezayir mücadelesi genelde ise Müslüman dünya ve ezilenlerdir.

Müslüman dünyayı tanımasının yanı sıra Şeriati: ''Batı'nın, bütün insanları öz kültürlerinden, üretken, dinamik, heyecan dolu ve kendinin arayan vasıflardan uzaklaştırıp yalvaran, dilenen, zelil ve taklitçi köleler durumuna getirmesi karşısında bugün ne yapmak gerekir? sorusuna tek çare ''öze dönüş'' diyerek cevap vermiş, ''Eğer bu dönüş ırka olursa rasizm, faşizm, nazizm bir tür ahmakça cahiliye şovenizmi olur. Ben, ırka dönmek istemiyorum, insanları kana ve toprağa tapmaya sürüklemek istemiyorum'' diyen ve ''İnsanın Dört Zindanı'' ile bize bir çıkış yolu gösteren Şeriati söz konusu olan öze dönüşü ''Bizzat toplumun ruh ve vicdanında ki mevcut öze dönüştür. Bu canlı bir özdür; hala yaşayan, hayat ve hareket sahibi bir öz. Acaba bu öz dini bir öz müdür? Evet, İslami bir özdür. Peki, hangi İslam?'' sorusuyla aziz ve muazzez peygamberin getirdiği İslamı anlatmış, yaşantısıyla bunu dile getirmiştir.

Ali Şeriati'nin eserlerini ise üçe ayırarak tanıtmak isterim. İçtimaiyat, yani toplumsal konular ile ilgili eserleri; ''Ne Yapmalı, Nereden Başlamalı?'' gibi eserler. İstihmar, yani eşekleştirme kavramı üzerinde durduğu eserler, bilinç üzerinde durduğu eserler bu gruptandır. İkinci olarak İslami kitaplar, Ali Şeriati'nin kendisinin İslamiyat dediği eserler, ''İslambilim'' diye tercüme edilen İslam'ı tanıma ve anlama üzerine yazılmış eserler, Hz. Muhammed, Hz. Ali ile ilgili ayrı ayrı yazılmış kitaplar. Üçüncü grup olarak da edebi eserler vardır. Üstad Şeriati edebiyat anlamında da kalemi güçlü bir yazardır. Hubut ve Kevir kitaplarınıda bu kategoride değerlendirmek mümkündür.

Şeriati'nin eserleri ve konuşmalarında ana vurgu ise bilinçtir. Postmodern kaos söz konusu olduğunda bilgi, bilinç ve bilgelik önemlidir. Bilgi malumat olup somut birikimdir. Bilinç bilginin özel bir niyet ve maksat gözetilerek yeni bir işleme tabi tutulmasıdır. Biz bu işlemi amel olarak isimlendiriyoruz. Sonraki aşama bilgelik ise, bilginin irfan ve hikmete dönüşmüş halidir. Bu aşkın hal yeni bir muhteva ve form oluşturur.

Bizleri rahatsız etmeye gelen düşünce ve eylem adamı Ali Şeriati'yi rahmetle anıyorum. Son söz niyetiyle; duruşu, bakışı, söylemi ve yaklaşımı nedeniyle Müslüman aydınların, özellikle de gençliğin kayıtsızca yanından geçip gideceği bir dava adamı değildir, aksine sözü ve duruşu ile kıymetlidir. Başlangıçta olduğu gibi yine Cemil Meriç'in üstad Şeriati için yazdığı bir cümle ile noktalayalım.

''Bizce Şeriati'nin en büyük tarafı, hamiyeti, samimiyeti ve kendini mukaddes bir davaya feda etmesidir.'' (Meriç; 1980,439)

Diğer Makaleleri