İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
GENÇ KALEMLER

MEDENİYET - ALİ ŞERİATİ / TALHA ŞAHİN

Ali Şeriati, sosyal olaylara farklı bir bakış açısı ile yaklaşıp ideal olanı her zaman gözler önüne sermeyi amaçlayan sıra dışı aydın, entelektüel ve fikir adamı olarak bilinmektedir. 20. yüzyılda islamcı teorisyenler arasında kendine has özellikleri ile ön plana çıkan Şeriati, başta kendi ülkesi İran olmak üzere, İslam Dünyasında etkili olmuş bir aydındır. Ali Şeriati uzun sayılamayacak ömrüne birçok konuyu sığdırabilmiş ve çoğu toplumsal olayları herkesten önce fark etmiş yaşamını irfan geleneği ile güçlendirmiş bir düşünürdür. Olaylara farklı perspektiflerle yaklaştığının kanıtını bence ispatlayabilecek bir konu, medeniyettir.

Şeriati, İslam’ı ve Kur’an’ı bilimsel, tarihsel bir bakış açısı ile görüşlerinin temeline oturtarak hakikatin duyulmasının gür bir haykırıcısı ve benimsenmesinin savaşçısıdır. Kendisinin üzerinde sıkça durarak bizlere her defasında tanımını yaptığı aydın, entelektüel ve fikir adamı kelimelerini bu bağlamda ele alacak olursak, Müslüman aydın, entelektüel ve fikir adamlarının İslam medeniyetlerinin sorunlarına tepkisiz kaldıkları veya Batılı bilim ile cevap verdikleri görülmektedir. Oysaki İslam toplumlarının derinlerde yatan en büyük arzusu, seküler bilgi ile şekillenen bilimden ziyade ilmi açıdan Kur’an ve Peygamberin sünnetinden beslenen sosyolojik ve bilimsel dayanağı olan bilgi ve bilime ihtiyacı olduğu görülmektedir.

Bu perspektiften düşünüldüğünde medeniyet, geçmişten günümüze birçok tartışmalara konu olan bir kavramdır. Medeniyet, bir toplumun sahip olduğu dil, düşünce, bilimsel ve felsefi gelişimlerinin bütününü kapsamaktadır. Genelde üçüncü dünya ülkeleri özelde ise İslam toplumları; Batı düşüncesi ekseninde gelişen seküler paradigmanın oluşturduğu adına medeniyet dediği popüler söylemlerden ziyade kendi iç dinamikleri ile geliştirdikleri bilimsel, düşünsel ve felsefi dayanağı olan medeniyet tasavvuruna ihtiyaç duymaktadır.

Medeniyet (temeddün) kelimesini inceleyecek olursak, “m-d-n” kökünden olup Medine (şehir) sözcüğüne akrabadır. Diğer batılı bazı dillerde de özellikle Fransızca, İngilizce ve Latince’ de de medeniyet tanımı için aynı anlama gelen civilisation kavramı kabul görüşmüştür. Civilisation Fransızca kökenli bir kavram olup tıpkı Medine kavramı gibi şehirli, şehre mensup anlamlarına gelmektedir. Medeniyet kelimesinin etimolojisine baktığımız zaman ise aslında Batı kaynaklı ve batının tahakkümü sonucunda oluşan bir durum olmadığını söyleyebiliriz.

Şeriati "Medeniyet ve Modernizm" kitabının ilk başlarında fikirlerinin anlaşılması için özellikle belirlediği 3 kavramın medeniyeti tasavvur edebilmek için anlaşılmasını istiyor. Bunlar; aydın, asimilasyon ve alinasyon (yabancılaşma) kavramları. Aydın; belli bir tarihi yer ve zaman diliminde kendi insani statüsünün bilincinde olan kimsedir diyor Şeriati. Asimilasyon bilinçli veya bilinçsiz olarak bir başkasının yaşayış tarzını taklit etmeğe başlayan kişi için kullanılır. Bu hastalığa yakalanan kişi; kendi kökeni, kültürel karakterini oluşturan özellikleri unutur, hatırlasa bile nefret duyar. Bu nedenle taklit içinde olur. Son kavram olan alinasyon (yabancılaşma) ise en özet ifadeyle kendi benliğini unutma, farkında olmama veya benimsememe demektir. Yani kişi benliğini kaybeder ve içinde bir başka şeyin veya kişinin olduğunu hisseder. Alinasyon insanda farklı durum ve şekillerde ortaya çıkabilir. Bu ortaya çıkış için ise birçok faktör mevcuttur. En güzel örnek yaşadığı dönemde Şeriati'nin de ilgisini çeken Charlie Chaplin filmi olsa gerektir. "Modern Zaman" adlı meşhur filmde herhangi bir bağ ve sorumluluktan azade, duygu, arzu ve ihtiyaçları ile baş başa bir adam sevgi, hürmet, paylaşma isteği ve daha birçok insani haslet için farklı tepki ve özlemler ortaya koyar. Ancak filmde insan artık tüm bu özellikleri yok olmuş ve Şeriati'nin kitabına alıntıladığı "değeri düşmüş adam" olarak yorumlanmıştır. Yani o kişi benliğinden edilmiştir. En sefil medeniyet, en sefil kültüre ve en sefil bir sosyal düzene bağlı olduğuna inanmaya ve "en yüksek" medeniyet olarak tarif edilen Avrupa medeniyetini kabul etmeye zorlanmalıdır. Dolayısıyla "medenileşmeye" zorlanmalıdır.

Genel itibarı ile medeniyet olgusu bugünün gerçekliğinde tek ulus-devlet sınırlarına, tek şahsi toplumlara, tek yerel kültürlere, ait kılınarak başka ulusların, başka toplumların, başka kültürlerin ve başka medeniyetlerin oluşumuna hayat hakkı tanınmamakla birlikte bu toplumların kendilerine has medeniyet tasavvurlarını yapmalarına bile imkân tanımamaktadır.

Çağımız aydınların görevi, Şeriati'ye göre, İslam’ın bireye ve topluma hayat veren, gelecekte de insana rehberlik edecek bir düşünce olduğunu benimseyip bilmektir. Günümüz aydını bu görevi bireysel ve kişisel bir borç kabul edip, çalışma alanı ne olursa olsun İslam dinine ve onun önde gelen şahsiyetlerine (kendi çalışmaları açısından) yepyeni bir gözle bakmak zorundadır. İslam’ın öylesine değişik boyutları ve yönleri vardır ki herkes kendi çalışma alanı içinde ona yepyeni bir bakış açısı bulabilir der Şeriati. Dolayısıyla Müslüman aydın ve entelektüellerin görevi, İslam toplumlarının ihtiyaçlarına çare üretebilmek adına çaba sarf etmek olmalıdır. Onlar Batılı bilgiyi takip etmek yerine ait oldukları toplumların sorunlarını giderecek özgün metotlar kullanmalı ve toplumlarının kalkınmalarında gerekli bilgiyi üretmelidirler.

Özet olarak Müslüman toplumların yegâne ihtiyaçlarından en önemlisi İslam’ın insan odaklı maneviyatı baz alan medeniyet anlayışıdır. Bu bağlamda İslam’ın bu medeniyet anlayışının dayanakları ise toplumların tekâmül süreçlerinde kilit rol oynayan bütünleştirici ve toplumsal kalkınmayı sağlayan etkenlerdir. Dolayısıyla Müslüman toplumlar, Batı’nın seküler dünya görüşü ile temellenen maddi rekabet, menfaate dayalı toplumsal düzeni ve medeniyet kisvesi giydirdiği küresel ölçekteki ayrıştırıcılara gereksinim duymamaktadır, duymayacaktır. Müslümanların ihtiyacı olan tevhidi bilinci kuşanarak, akıl, irade ve ahlak ile kendi medeniyetini tanıyarak bugüne ve geleceğe yeni bir medeniyet tasavvur inşa etme sorumluluğudur.

Diğer Makaleleri