İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
Kamil ERGENÇ

SEKÜLER MUHAFAZAKARLIK-V

Muhafazakarlık evrim sürecinde neo-conservative/yeni muhafazakar adlandırmaya muhatap olmuş ve bu süreç hem kültürel yeni tasavvur, hem sosyal-felsefi insan imgesi ve hem de sosyal-bilimsel teorilerin siyasi iddialar/savlar haline getirildiği bir paradigma olmaya doğru evirilmiştir. (Dubiel,2013) Kapitalizmin Calvin tarafından dine getirilen yeni yorumla serpilmesi ve modernliğin ikamesinde önemli bir işlev görmesi geç kapitalist dönem olarak adlandırılan dönemde ortaya çıkan aşırı doymuşluk hali ve ultra-denetimci devlet formu muhafazakarlığın işlevselliğini arttırmıştır. Başlangıçta Edmun Burke ile aydınlanma aklına ve rasyonalitesine karşı duruşu temsil eden muhafazakarlık, geleneğin -ki Batı da gelenek dinle özdeş sayılır- kurumsal ve değer bazlı muhafaza edilmesini önerirken, modern paradigmaya zımnen hizmet ederek ve kapitalist büyümeye ve yayılmaya itiraz etmeyerek aslında karşı ideoloji olmaktan ziyade asistan ideoloji olma özelliği göstermiştir.

 

Modernitenin kendisini post-modernlikle tahkim etmesi muhafazakarlığa bu süreçlerde tepki azaltıcı bir rol biçmiştir. Dinle olan bağını bilim devrimiyle minimize eden Batı dini yeniden hayata döndüremeyeceğinin farkında olarak dinle temasını muhafazakarlık üzerinden kurmayı denemektedir. Hıristiyanlığın pagan Roma’nın resmi dini olması sonrasında zaten hayattan çekildiği gerçeği, dinin yeniden Batılı insanın hayatını tanzim edici olarak geri gelmesini zorlaştırmaktadır. İlginçtir bizde de siyaset yapmak isteyen İslamcı kesim dinle doğrudan temas kurmak yerine muhafazakarlık kavramına sığınarak dinle temas kurmayı yeğlemiştir. Ancak Batı da ki muhafazakar gelenekten farklı olarak bizde İslam’ın kurumsal bir din olmayışı ve hayata müdahil dili muhafazakarlığı bize özgü kılmıştır. Bize özgü olan muhafazakarlıkta ki tehlike ise Mü’min ve Müslim kimliğin içerik kaybına uğraması ve "ed-din" olan İslam’ın kültürel bir unsur haline getirilmesidir.

 

Demokrasinin giderek elitist bir hal aldığı,siyasi erk ve politik araçların "düzen devamcısı" emin ellere teslim edildiği,makinalaşmanın dehşetli büyümesi neticesinde emek değerinin gittikçe değersizleşmesi ve enformatik iğdiş araçlarının küreselleşmesi, profesyonelliğin/uzmanlığın entelektüel ve mütefekkir çabayı tahfif etmesi, toplum hayatının giderek rasyonalize olması gibi faktörler muhafazakarlığa yeni mücadele sahaları açmaktadır. Modernliğin aslında bir kriz kültürü olduğu (Calınescu,2010) gerçeğinden mütevellit bu krizin daha az zararla atlatılmasını ve/veya sağaltılmasını sağlamaya dönük çabalar muhafazakarlığın işlevsel hale geldiğinin işaretleri sayılabilir. Ancak muhafazakarlığın sermayenin değerlenme koşulunu güvence altına alması ve yeni tüketim alışkanlıkları oluşturarak veya var olan alışkanlıkları tahrik ederek mevcudiyetini muhkemleştiren kapitalist paradigmaya ve bu paradigmayı canlı tutan modern/post-modern bilgi telakkisine -ki yukarıda da ifade ettiğimiz üzere modern/post-modern bilgi desakralize edilmiş/laikleştirilmiş bilgidir- itiraz edemeyişi ve modernliğin ürettiği krizin sağaltımında dini araçsallaştırması hususu Müslümanlar açısından ciddi tehlikeler barındırmaktadır.

 

Sabitesizlik üzerine kurulu olan muhafazakarlık yalnızca verili olanın korunmasını öncelemektedir. Bundan dolayı her dönemde verili olanın ömrünü uzatan bir mahiyete sahiptir. Verili olanın her dönemde farklılık arz etmesi muhafazakarlığın ne kadar kaypak ve esnek bir ideoloji olduğunun  göstergesidir. Mesela bu algıya göre Fransız İhtilali’ni yapanlara karşı çıkanların muhafaza etmek istedikleriyle, bugünün muhafazakarlarının korumak istedikleri şeyler ve yine geleceğin muhafazakarlarının korumak isteyeceği şeyler farklı olabilmektedir. Bugün özellikle ABD’li ve Avrupalı muhafazakarların eşcinsel evlilik, kürtaj, ailenin korunması gibi erken dönem muhafazakarlığının gündeminde yer etmeyen hususları gündemleştirmesi bu açıdan değerlendirilmelidir. Bundan dolayı muhafazakarlık nesnel/objektif bir içeriğe sahip değildir.

 

Demokrasi, kendisinde içkin olan birey, toplum ve devlet tasavvuruyla halkı müslüman ülkelerde modernitenin muhkemleşmesine hizmet ederken,aynı zamanda muhafazakarlıkla kurduğu bağ ile de İslamcı iddia ile ortaya çıkanları ehlileştirme görevi görmektedir.Buradaki birey, toplum ve devlet kavramlarının laik bilgi temelinde yükseldiğini yukarıda ifade etmiştik. Dolayısıyla muhafazakarlığın, önüne demokrasiyi alarak oluşturduğu "muhafazakar demokrat’’ kimlik, laik bilgi temelinde yükselen kavramların gelenekle ve tabii olarak dinle soslanarak yeniden formüle edilmesinden başka bir şey değildir. TOKİ binalarının cephelerine Osmanlı arması asmak veya stadyumlarda Fetih kutlamaları yapmak bu yeni kimliğin işaretleri sayılabilir. Ya da Atatürk’ün heykellerine karşı çıkarken Fatih Sultan Mehmet’in heykelinin açılışını nümayişlerle yapmak gibi…

 

Tepkisellikten öte hedef, ülkü, telos gösteremiyor oluşu muhafazakarlığın içeriksizliğinin en önemli göstergelerinden biridir. Post-modern süreçte devlet olgusunun ultra-denetimci yapısı, insanların davranışlarının ve tepkilerinin, okullar aracılığıyla, önceden bilinebilir  veya tahmin edilebilir hale gelmesini sağlayarak, verili olanın dönüştürülmesine yönelik arzuyu ortadan kaldırmak ya da kitleleri köklü bir dönüşümün imkansızlığına inandırmak için çabalamaktayken, bugünün muhafazakarlığının gerek ultra-denetimci devlet yapısına gerekse siyasi/politik araçların düzen devamcısı ellerde ki döngüsüne itiraz edememesi aslında her dönemin verili olanının kendisini tahkim etme aracı olarak muhafazakarlıktan istifade ettiğinin belirtileridir.

 

Muhafazakarlığın bize özgülüğü bazı anlam kırılmalarına sebep olmuştur. Bizde ki muhafazakarlık Batıyla aynı tarihi tecrübe neticesinde ortaya çıkmadığı ve İslam’ın hayata müdahil dilinin her dönemde geçerli olduğu gerçeği muhafazakarlığın gerici, yobaz, mürteci gibi kavramlarla birlikte hatırlanmasına sebep olmuştur. İslam’ın hayatın bütün veçhelerini kuşatan dilinin barizleştirilmesine dönük çabaların kısırlığı ve mümin/müslim kimliğin tebarüz etmesi yönünde bir tavrın geliştirilememiş olması hayatın içinde olması gereken İslam’ı gericilik, yobazlık ve benzeri kavramlarla adlandırılan bir pozisyona itmiştir. Hiç şüphesiz burada Müslümanların sorumlulukları da en az İslam’a muğayir bir hayatın arzulayıcıları kadardır. Muhatabını özneleştiren İslam, bugün gerek  kemiyet olarak gerekse ekonomik olarak oldukça büyük İslami iddialı cemaatler tarafından efsane/masal/menkıbe malzemesi haline getirilmiştir. Bu efsanevi/masalsı islami(!) dilin sığlığı, İbn-ül vakt olma gibi bir sorumluluğu tebarüz ettirmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Türkiye özelinde ki muhafazakarlık, bu cemaatlerin ortaya koyduğu İslam algısından beslenmektedir. Nitekim bugün AK Parti zeminini de oluşturan bu İslami algıya mensup kitlelerdir. Muhafazakar demokrat kimlik, şayet bu cemaatler İslami bilgi üretebiliyor olsaydı,bu kadar kolay içselleştirilmezdi.

 

Sonuç olarak; gerek sekülerlik gerekse muhafazakarlık içine doğduğu tarihi ve kültürel koşulların ürünü kavramlar olup laik/seküler bilgi temelinde içerik kazanmış ve İslam’la taban tabana zıt iki kavramdır. Aydınlanma aklının kutsal olandan arındırdığı bilgi ürünü olan bu kavramların, hayatın her veçhesine müdahil olan İslam’la uyuşması mümkün değildir. Hayatı dini olan ve olmayan diye parçalayarak, insana ilahi iradeden bağımsız bir alan tahsis etmeyi amaçlayan Sekülerlikte içkin "şirk" ve modernitenin muhkemleşmesinde dini araçsallaştıran muhafazakarlıkta içkin sekülerlik, mümin ve müslim şahsiyetlerin bu kavramlara karşı daha duyarlı olmalarını gerektirmektedir. Aziz İslam zamanlar ve zeminler üstü mesajıyla her dönemin yegane hakikat adresidir. Kendisini müslüman olarak tavsif edenlerin aparma kavramların gölgesine sığınmaları İslam’dan bir şey eksiltmez. İslam kendisine layıkıyla teslim olanları her dönemde hakikatin mümessilleri mertebesine yüceltir. Vesselam…

Kamil ERGENÇ

kamilergenc@hotmail.com

Diğer Makaleleri