İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İsa ÖZÇELİK

Laiklik Psikolojiyi Bozar Mı?

Aydınlanma düşüncesinin temel dayanaklarından olan laiklik anlayışı dine/kiliseye karşı açtığı amansız savaş sonrasında insanlara daha özgür ve mutlu yarınlar vadetmesine rağmen tarih sayfaları bunun aksini ispat eden olaylarla doludur.

Türkiye’de uygulanan jakoben laiklik anlayışıysa köklü bir medeniyetin mirasını yok etme hamâkatini ya da ihanetini bir marifetmiş gibi savunurken yıkmaya çalıştığı tarihi tecrübenin yerine dişe dokunur hiçbir uygarlık! hamlesi geliştirememiştir. Taklit yoluyla dahi olsa maddi ve teknolojik gelişmeler noktasında ülkeyi hatırı sayılır bir seviyeye yükseltemeyen laikçi kadrolar gardırop devrimciliği noktasında taklitçilikte zirve yaparak ülkenin tüm manevi ve ahlaki değerlerini tarumar etmiştir.

Ülkenin eşsiz tarihi ve jeo-politik derinliğini kullan(a)mayıp hazine değerinde olan toplumsal hafızayı dumura uğratan bu laikçi kadrolar, güdümüne girdikleri batı emperyalizminin ulaştığı maddi gelişmelerden de yalnız elit kadroları nemalandırırken geniş halk yığınlarını yoksulluk ve sefalete mahkum etmişlerdir.

Geçtiğimiz yüzyılda aydınlanma düşüncesinin dine alternatif olarak ürettiği materyalist ideolojilerin büyük iddiaları çok sayıda düşünür tarafından yapıbozumuna tabi tutularak büyük oranda geçersiz kılınmakla birlikte, Türkiye’deki Kemalist laikçiler bu gelişmelerden nerdeyse hiç etkilenmemiş gözükmektedir.

Gün geçmiyor ki laikçi cenahtan bir zat çıkıp halkın değerlerine karşı bir saldırı da bulunmasın. Tuhaf bir şekilde bu zevat elde ettiği sözde kariyerini zedeleme pahasına da olsa dine, özellikle de İslam’a olan öfkelerini kusmaktan kendilerini alıkoyamamaktadır. Gerçi bu ‘’laikçi dininin’’ inananları, papazların yerine ikame ettikleri sözde bilim adamlarına sonsuz bir itaat aşkı ile bağlanıp onlara bu cesareti vererek bilim ve film arasındaki farkı belirsizleştirmektedirler.

Geçmişte yaşanan laiklik tartışmalarında kimileri laikliği dinsizlik olarak yorumlarken bazılarıysa laikliği müstakil bir din olarak tanımlamışlardı. Aslında bütün laikler için geçerli olmasa da hatırı sayılır bir laikçi kitle için ikinci tanım daha uygun gözükmektedir. Zira bu tanımı doğrulayan sayısız örnekleme vardır elimizde. Bu bağlamda bazı ilahiyatçıların laiklik tartışmasını sulandırmasını veya porsumuş/eskimiş sözde İslamcıların yeni dinlerini itiraftaki zorluklarını ya da "kişi değil devlet laik olur" tarzındaki çocukça tartışmaları bir kenara bırakarak bu yazıyı kaleme almaya neden olan zatla ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.

Kendisine psikolog diyen bir profesör geçtiğimiz günlerde ‘’başörtülüler psikolog, psikiyatrist olamaz’’ diyerek yukarıda verdiğimiz laiklik tanımının canlı tanıklığını yapmıştır. Meslek etiği açısından başörtüsünün nötr olma kriterini ihlal ettiğini bilimsel! bir edayla söyleme cesaretinde bulunan bu zatın geçmişte de benzer hezeyanlarının olduğu ortaya çıkmıştır.

En basit mantık kurallarını dahi işletse söylemekten utanç duyacağı böyle çelişkili, tutarsız lafları bir kişi neden dillendirir acaba?

Hiçbir bilimsel gerçekliğe dayanmayan bu saçmalıkları söyleme cesaretini hangi odaklardan almaktadır?

Bilim insanları! Arasında Kemalist laikçi cenahtan olduktan sonra istediğin kadar saçmalayabilirsin diye bir mutabakat mı vardır?

İnsani değerleri yok sayan ve temiz vicdanları yaralayan bu söylemi çekinmeden tekrar eden böyle biri nasıl olur da çocuklarımıza üniversitede ders verebilir? Bay psikolog başörtülü kişilerin PDR uzmanı da olamayacağını söylemiş. Asıl kendisi gibi psikopatların okullarda öğrencilere rehberlik etmesine adalet sahibi vicdanlar bir an önce son vermelidirler.

Aynı zamanda başörtü üzerinden kadınları da aşağılayan bu adama karşı feministler bir şey söyleyecekler midir? Söyleyemeyeceklerdir çünkü kendileri de aydınlanma ideolojisinin ürünleridir. Söyleyemeyeceklerdir zira onlarda laiklik/sekülarizm dininin fanatik taraftarlarıdır. Söyleyemeyeceklerdir çünkü onlara göre kadının tanımı seküler anlayışla sınırlıdır. Müslüman kadının kendi kimliğiyle onların dünyasında yer bulması mümkün değildir. Bazı feministlerin yapmış oldukları Modernite ya da emperyalizm eleştirileri de çok yapay ve kırılgandır.

Mesele sözde bir psikoloğun hezeyanda bulunması değildir. Geçmişte Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir zat da ‘’laik olmayan insan değildir’’ zırvasını yumurtlamış ve laikçi çevrelerden büyük alkış almıştı. Bay psikolog! Lütfedip başörtülülerin eczacı, mimar olabileceğini ifade etmiş, öğretmenlik mesleğini de şimdilik Milli Eğitim izin verdiği için yapabileceklerine yani gelecekte öğretmen de olamayabileceklerine işaret etmiş. Hakim ve savcı olma meselesine ise alanı olmadığı için karışmamış. Sanki eczacılık, mimarlık onun uzmanlık alanı. Bu arada hakimlik savcılık alanlarında başörtülü çalışma konusuna bay psikoloğun familyasından olanlar aynı gerekçelerle karşı çıkıyor ve bunu bay psikoloğun bilmemesi imkansız.

Birilerinin zannettiği gibi Türkiye bu meseleleri çoktan aştı mı acaba?

Evet, bay psikoloğun mantık kurallarına aykırı, bilimsel olmayan, çocukça, komik, saçma, insanlığa ve vicdana sığmayan ve ülke gerçekleriyle asla örtüşmeyen hezeyanları bu kadar rahat bir şekilde dile getirip çok sayıda laikçi tarafından da açık ya da örtülü destek almasının nedeni ne olabilir?

Ya açıkça itiraf edemedikleri ama fiili olarak kabullendikleri dinin (laisizm) gereklerini yerine getiriyorlar…

 Veya derin bağlantılı oldukları odakların/dindaşlarının hizmetkarlığı bunu gerektiriyor…

 Yahut laiklik, kendi inananlarının psikolojisini bozuyor olabilir mi?...

Diğer Makaleleri