İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İsa ÖZÇELİK

15 TEMMUZ MÜSLÜMAN HALK DEVRİMİ

Tarihte çok sayıda kırılma noktası olmuş bunlardan bir kısmı bölgesel değişimlere bir kısmı ise dünya tarihinin akışını değiştiren global alt-üst oluşlara yol açmıştır. Yaşanan toplumsal değişimler belli bir zaman içerisinde gerçekleştiğinden ötürü çoğu zaman içinden geçilen kırılma noktasının asıl tetikleyicisi olan olay/lar yeterince idrak edilememiştir. Daha sonra tarih yazıcıları yaşanan değişimi belli başlı vakıalara bağlamaya çalışmışlar, bunu yaparken kimi zaman ihtilaf etmişler kimi zaman ise ittifak etmişlerdir.

Mesela Pegamberimizin Mekke’den Medine’ye hicret etmesi yıllar sonra Hz Ömer zamanında Müslümanların kullanacakları yeni takvimin yani hicri yılın başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Göç/hicret olgusunun büyük toplumsal ve tarihsel dönüşümlere yol açmış olduğu göz önünde bulundurulduğunda sahabenin bu kararı gayet isabetli olsa gerektir.

Üç kıtada altı asırdan fazla hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğunun başlangıç tarihi çoğu tarihçiye göre 1299 olmakla birlikte son dönemde bu tarihin 1302 yılında Bizansa karşı kazanılan bir zaferle başladığı ileri sürülmüştür.

Sanayi devriminin başlangıcı ise çok sayıda sosyo-ekonomik ve kültürel parametre ile açıklanırken tarihçiler başlangıç noktası olarak farklı makine icatlarını esas alabilmektedirler.

Bizlerin yaşamış olduğu coğrafya olan Anadolu toprakları tarih boyunca çok sayıda köklü değişime tanıklık etmiş, farklı bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda ise Sömürgeci güçlerin uzun süredir yoğunlaştırdığı taaruzlar sonuç vermiş ve İslam dünyasında son kale olarak nitelenen İmparatorluk dağılmak zorunda kalmıştır. Gelinen bu sonuçta, Osmanlı’nın kurucu değerlerinden uzaklaşması ve çok yönlü saldırılara cevap üretememiş olması kadar içinde beslediği hainler cephesinin ve mankurtlaşmış beyinlerin de payı büyük olmuştur.

Emperyalistler bölgeyi kendi emelleri doğrultusunda dizayn etmek için bazı bölgeleri anlaştıkları harita üzerinden doğrudan işgal ederken, bazı ülkeleri ise işbirlikçileri vasıtası ile kontrol edip dönüştürmek istemişlerdir. Bu bağlamda Osmanlı bakiyesi olan Türkiye belki de en ağır felsefi, fikri ve kültürel saldırılara maruz kalan ülke olmuştur. Kendi eli ile kendini sömürgeleştirme örneği olarak sunulan bu uygulamalara karşı çıkanlar kanlı şekilde bastırılmış, zamanla batının taşeronu jakoben laikler toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel tüm kurumlarını ele geçirip toplumu zorla modernleştirme adı altında batılılaştırmaya çalışmışlardır.

Geçmişten tevarüs eden darbecilik geleneği cumhuriyetin laikçi elitleri tarafından on yılda bir tekrarlanan rutin bir uygulamaya dönmüş, sindirilen Müslüman halk ise bu baskılara pasif direnişten öte bir cavap üretememiştir. Öyle ki bu devran böyle gider anlayışı toplumda kanıksanır hale gelmiş, sivil ve askeri bürokrasi de kendinden emin bir şekilde, kurdukları despot düzenin gerekirse bin yıl süreceğini büyük bir kibir içerisinde ifade edebilmişlerdir.

15 temmuz emperyalist-taşeron darbe girişimi yukarıda özetlediğimiz tarihi ve sosyolojik zemin üzerinde gerçekleştirilmek istenmiştir. Darbeciler çok iyi tanıdıklarını sandıkları bu halkı tankları ve uçakları ile sindireceklerini ön görmüşlerdir. Eminim toplumun önceki darbe dönemlerine göre az da olsa bilinçlendiğinin onlarda farkında idiler. Belki kısmi karşı koyuşların olacağını tahmin de etmişlerdir. Ama onlar üç beş mermi sıkıp, tankları kalabalıkların üzerine sürdüklerinde, halkın evlerine döneceklerini hesap etmiş gözüküyorlar.

Ama durum hiç de onların bekledikleri gibi olmadı 15 temmuz gecesi Müslüman Anadolu halkı erkeği, kadını, yaşlısı genci ile tek vücut olarak tanların önüne dikildi. Çıplak ellerle paletli ölüm makinalarını durdurmaya çalıştı. Etrafında onlarca ölü ve yaralı olduğu halde geriye değil mermilere doğru tekbirlerle yürüdü. Yakın mesafe üstlerinden geçen ve kalabalıkları korkutmaya çalışan, bombalar yağdıran F-16 lar Müslüman yiğitlerin imanını artırmaktan başka bir işe yaramadı.

Fetöcü darbeciler şaşkındı, İzmir’de, İstanbul Bağdat caddesinde ilk etapta tankları alkışlayan darbe sever laikçiler şaşkındı, darbecilerin yularını elinde tutan uluslararası hegemonya ve organizasyonu yöneten cıa-pentagon şaşkındı.

Diğer tarafta ise tüm Müslüman halklar sevinç içinde idi. Bütün mazlum halklar hayranlık içinde olanları izliyor ve geleceğe dair umutları parıldıyordu.

Yaşananlar Anadolu toprakları, özellikle de cumhuriyet dönemi için hiç de alışık olunan şeyler değildi. Müslüman Anadolu halkı kendine giydirilen deli gömleğini yırtıp atmıştı. İslam inancının bu toprakların yegane harcı ve aşılmaz duvarı olduğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermişti.

Aslında 15 temmuzda yaşanılan tecrübe yalnız bu topraklar için değil bütün yeryüzünde yaşayan insanlar için çok farklı ve hayranlık verici bir destan idi.

Bu noktada şu soruyu sormamız gerekiyor. Acaba o gün sokaklardaki milyonlar 15 temmuzda Müslüman Anadolu Halk Devrimini gerçekleştirdiklerinin farkındalar mı?...

Kaynak: hertaraf.com

Diğer Makaleleri