İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
Muhammed Fesih KAYA

Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan

Ramazan; başı rahmet, ortası merhamet, sonu cehennemden azat olmaktır…
 
Ramazan; kameri ayların dokuzuncusu, Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları dinimizce kutsal sayılan ay.
 
Ramazan, Arapça bir kelimedir. Bu aya Ramazan denmesinin hikmeti şöyle belirtilmiştir.
 
1. Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıpta yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelen "ramda" kelimesinden alınmıştır.
Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Onbir ay boyunca dünyadan hem maddi planda hemde mana planında etkilenerek kirlenmiş olan müminlerin tüm yönleriyle kendisiyle temizlendikleri aydır ramazan. Ramazan denince aklımıza sadece oruç gelmekle birlikte bu ay sadece oruç ayı değildir; ancak oruç ramazanın en başat ibadetidir. Efendimiz (as) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: “Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” 1

2. Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına gelen (ramad) kelimesinden alınmış olduğu da rivayet edilir.
Bu şekilde kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi ramazandaki en önemli ibadetlerden birisi olan orucu tutan kimselerde açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkatçeker, içi yanar…

Kızgın toprak ve taşla orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi Ramazanda müminlerin günahlarını yok eder.

Ramazan ayına on bir ayın sultanı denmiştir. Ramazanı sultan yapan bazı özelikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür.

K.kerimde adı açıkça ifade edilen tek aydır.
K.kerimde bin aydan daha hayırlı olduğu ifade edilen Kadir gecesi bu ayın içerisindedir.
Dinimizin beş temel şartlarından birisi olan Oruç bu ayda farz kılınmıştır.
Fıtır sadakası vermek bu aya ait bir ibadettir
Teravih namazı bu ayın gecelerine has bir namazdır.
İtikâf bu ayın içerisinde gerçek anlamını bulmuştur.

Efendimiz(a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiçbir peygambere verilmemiştir.
1.Ramazanın ilk gecesi olunca, Allah’u teala ümmetime rahmet nazarıyla bakar. Allah herkime rahmet nazarıyla bakarsa artık ona ebedi olarak azab etmez.
2.Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
3.Melekler her gün ve gecesinde onlar için istiğfar eder.
4. Allah’u Teala cennetine emredip;  kullarım için hazırlan ve süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı buyurur.
5.Gecenin sonu olunca Allah hepsini bağışlar.
Orada bululanlardan birisi O gece kadir gecesi midir?  diye sorar Efendimiz (a.s.) hayır çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir buyurdu.”2

Aslında bütün ibadetlerde ortak hikmet kanımca Efendimizin (a.s.): “Şüphesiz ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”  sözünde gizli. Elbette ki bu tespit başka bir yazının konusudur. Ancak buradan yola çıkarak aslında bütün ibadetlerin asıl gayesi ve hikmetinin Müslüman’ı ihsan seviyesine ulaştırarak Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etme seviyesine getirmek olduğunu söyleyebiliriz. 
Bu bağlamda Ramazan ayının en önemli ibadetlerinden biri olan Oruç ile ilgili şunları ifade etmek gerekir;

Oruç; nefsin isteklerine sınır çizip insanın nefsine hâkim olmasını sağlayan ve dahası kişiye itaat ve sabrı uygulamalı olarak öğreten en önemli ibadettir. 

Oruç; kişiye nefis tezkiyesinin en yüksek makamı olan sabrı öğretirken insanın şehevi isteklerini frenler ve arzularının esiri olmamasını sağlar. 

Oruç; Fertlerin ahlakı üzerinde derin izler bırakarak hayatın tüm alanlarına nüfuz eder.

Oruç; İnsanları terbiye ederek, onları edeplendirir, huylarını düzeltir, ahlaklarını güzelleştirir, iradesine hâkim olmasını ve nefsine galip gelmesini sağlar.

Yukarıda yazılanların gerçekleşmesi için azami olarak şunları yerine getirmek gerekir.

Gözü haramdan korumak: Efendimiz (as) şöyle buyurmuşlardır: “Gözün harama bakması şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim Allah korkusundan dolayı bu şekilde bakmayı terk ederse Allah ona öyle bir iman nasip edrki kişi onun tadını kalbinde duyar.”3

Dili korumak: Bunun içinde, yalan, gıybet, çirkin söz ve alaycı ifadeleri terk etmek. Sufyanı sevri; “gıybet” orucu bozar, Mücahit(r.a.)ise; “yalan ve gıybet” orucu bozar demişlerdir. Efendimiz(a.s.) ise şöyle buyurmuşlardır: “Kişi yalan sözü ve onunla amel etmeyi bırakmadığı takdirde Allah’ın onun yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur.”4 “Oruç bütün fenalıklara ve cehenneme karşı bir kalkandır. Sizden birisi oruçlu olduğu vakit cahillik edipte kem söz söylemesin, şayet birisi size sataşır ise ona ‘ona ben oruçluyum’ diye mukabelede bulunsun” 5

Diğer uzuvları haramdan korumak: Efendimiz(a.s.) şöyle buyuruyorlar: “Nice insanlar vardır ki tutmuş oldukları oruçtan geriye onlar onlara açlıktan ve susuzluktan başka bir şey kalmamıştır.” 6

Sonuç olarak oruç nefis tezkiyesi ve manevi gelişimimiz için çok önemli bir ibadettir ve farz orucun dışında kalan nafilelerle bunu yıl içinde de devam ettirmeliyiz.
Ramazan denince elbette ki hayat kılavuzumuz olan Kuran-ı Kerim’den söz etmemek mümkün değil. Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’i mübarek olan ramazan’da ve mübarek olan kadir gecesinde indirmeye başlamıştır. 

Dolayısıyla; işlemeli muhafazalar içerisine koyup, odalarımızın duvarlarına astığımız Kur’an-ı Kerim anlaşılmayı ve hayatlarımızı anlamlandırmayı bekliyor…

Otomobillerimizin içini, işyerlerimizin duvarlarını ve Camilerimizin kubbelerini süsleyen ayet-i kerimeler anlaşılmayı ve hayatı anlamlandırmayı bekliyor…

O kitap tüm insanların adreslerine peygamber vesilesiyle gönderilmiş birer mektuptur ve anlaşılmayı bekliyor…
 
Peki, Kitabın sahibi bu kitap vesilesiyle bizlerden ne istiyor? Bu kitap insanı “kâinat” ve “varoluş” hikmeti karşısında tavır takınmaya çağırmakta, onun “büyük emaneti” yüklenişini görmek istemektedir…
Aldanış ve uyanıklık… İki ayrı tablo, iki ayrı tavır iki ayrı yoldu. Asırlar geldi ve geçti bir tarafta insanlar anlaşılmaz biçimde yollarını kaybederken diğer taraftan “bu yol” birçok insanın önünde aydınlandı ve onlar, bu kitap ile hayatı anlamlandırmanın sığınağına çekilip, en ince noktalarıyla gerçeği yakalamayı başardılar.
 
Şeyh Şadi Şiraz: ”Demircinin körüğü de hava alıp verir. Fakat yaşamış sayılmaz” der. Yine: ”Herkes ölür. Ama herkes gerçektende yaşamış olmaz” buradan yola çıkacak olursak, peki gerçektende yaşamış olmak için insanın neye ihtiyacı var? Neyle ve nasıl yaşamalı?
 
Evet, gerçek manada yaşamış olmakiçin, İlahi bilgiyle hayatı anlamlı kılmak gerek. O halde Kuran-ı Kerim’i tanımalı insan…

Kur’an, tamamen Allah’ın sözüdür. Kelimelerin seçilişi cümlelerin kuruluşu, ayetlerin tertibi, lafızları ve manasıyla tamamen Allah’a aittir.

Kur’an, sadece Peygamber Efendimizin dönemine ait bir kitap değil kıyamet sabahına kadar gelecek tüm zamanlara ait olan bir kitaptır.

Kuran, zamanın geçmesiyle eskiyen bir kitap değil, daima tazeliğini ve güncelliğini koruyan, insanları geriye değil ileriye götüren zamanın ve mekânın değişmesiyle değerini yitirmeyen bir kitaptır.

Kur’an’ın amacı; İnsanı dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştırmaktır…

Kur’an’ın ana konusu, Allah ve insandır. Kur’an, Allah’ı ve insanı tanıtır. Kur’an, insana ait olan işler dünyaya ait olanlar ve ahrete ait olanlar diye bir ayrıma gitmez. O halde kafalarımızı çatlatırcasına  bu bize hayat bahş edecek olan kitabı anlamaya çalışmalıyız…

Yine ramazan ayının içerisinde bulunan ve bizleri kemal basamaklarından teker teker çıkaracak olan İtikâf ile ilgili olarak çok kısaca şunları yazmak mümkündür.

İTİKÂF: 
İtikâf; sözlükte bir şeye yapışmak, tutunmak, ayrılmamak, kendini bir şeye vermek, meşgulolmak, vaktinidoldurmak, inzivaya çekilmek vs. anlamlarına gelir. 
Istılahta ise bir mescide veya o hükümdeki yerde ibadet için özel şekilde bulunmak, Ramazan ayı içerisinde ve bazen sair zamanlarda da günler ve geceler boyu mescide kapanarak bütün dünyevi faaliyetlerden uzak bir şekilde kendisini tamamen ibadette ve tefekküre hasretmek demektir. İtikafın amacını şu iki başlık altında toplamak mümkündür.

1. Mümin davetçinin, dünya meşgalelerinden kendini bir süre için tecrit ederek Rabbi ile halvete (tenhaya çekilme, yalnız kalma, ibadet, zikir, riyazet ve murakabeyle meşgul olmak üzere ıssız bir hücreye kapanma) çekilmesi ve nefsini muhasebe etmesidir. Bunun soncunda hayatını ve amellerini O’nun rızası doğrultusunda tanzim etme ve rabbani bir adam olma şuur ve haline erebilecektir. 

2. Ramazan ayının son on gününde girilen itikâf sayesinde ki bu en faziletli itikâftır bu vesileyle kadir gecesine rastlanarak bunun idrak ve ihya edilmesi demektir.
İtikâfın faydaları, hükmü, giriş ve çıkış, itikâfa girilecek yer, sahih olasının şartları v.s. ile ilgili birçok şeyi saymak mümkündür. Ancak itikâf konusu başlı başına yeni bir yazı konusudur.

Kadir gecesi:
Allah (c.c.) Recep ve Şaban’dan sonra Ramazan’ı O’nun rızasına uygun ihya edenlere son bir iyilik olarak, bu üç aylık eğitim sürecinde yetiştiremedikleri veya eksik bıraktıklarını tamamlamak ve gayretlerine iltifat etmek üzere kadir gecesini ihsan eder. 

Zaman ve mekânlar kendilerinde meydana gelen büyük ve önemli olaylarla değer kazanırlar. 
Örneğin Mekke çölünü kıymetli kılan vahyin orada vuku bulması ve Kabe’nin orada olasıdır.
Kudüs’ü değerli kılan Beyt’ül Makdis’in orada olmasıdır.
İstanbul’u değerli kılan Hz. Peygamberin hadisinde yer almış olmasıdır.

Kadir gecesi hayırlarla dolu olayların vuku bulduğu bir gecedir.

Kadir kelimesi; güç, hüküm, değer, şeref gibi anlamlara gelir, özelikle Kur’an-ı Kerim’in bu gecede indirilmeye başlamasından dolayı bu geceye kadir gecesi adı verilmiştir. Çünkü Kur’an bu geceye değer katmış ve geceyi şereflendirmiştir.

Ebu Hureyre’den rivayet edilen hadisi şerifte Efendimiz (a.s.) şöyle buyurmuşlardır; “Her kim iman ederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları mağfiret olunur. Yine her kim de faziletine iman ederek ve mükâfatını sadece Allah’u Teâlâ’dan bekleyerek Kadir gecesinde ibadet için kalkarsa geçmiş günahları mağfiret edilir.” 7

Sonuç olarak; Kadir gecesi, fert olarak, aile olarak ve toplum olarak kararlar alacağımız bir karar gecesi olmalıdır. O halde bu geceyi bir taraftan ibadet ve taatla geçirirken diğer taraftan da bundan sonraki yaşantımız için kararlar aldığımız gece haline çevirelim. Bu gecenin ihyasına dönük olarak Hz. Aişe’nin (r.a.) efendimize bu geceye ulaştığında yapması gerekeni sorduğunda efendimiz O’na: “Allah’ım sen af edicisin, af etmeyi seversin beni de af et” 8 şeklinde dua etmesini buyurmuşlardır.

Allah (c.c.) Ramazanın sonunda, Ramazan’ı hakkı ile ihya eden kullarından eylesin. Allah bayram sabahı beraatını alanlardan eylesin. (Amin)
 
DİPNOTLAR:
1.Buhari, Savm
2.Beyhaki
3.Taberani, Hâkim
4.Buhari
5.Buhari
6.İbni Mace, Müsned
7.Buhari
8.Tirmizi
 

Diğer Makaleleri