
Görüntüsü ve Kokusuyla Tezat Bir Çiçek
Çiçekler Rabbimin en güzel tecellilerinden biridir. Cam kenarında ya da pencere pervazında çiçek yetiştirmek ve onları günbegün izlemek, bana tarifsiz bir huzur veriyor. Her sabah düzenli olarak ilgilendiğim, vakitlice suladığım, toprağını eşeleyip yapraklarının tozunu tek tek aldığım, kimi zaman konuştuğum, cama vuran güneşten nasiplendirdiğim o çiçekler, beni hayata bağlıyor. Çiçeklerle aramın iyi olması, rahmetli annemden miras kalan kıymetli bir haslettir.
Çiçek yetiştirmek, hayata ve umuda dair söylenmiş bir söz gibidir. Çiçekler, tabiatın en zarif çocuklarıdır, bulundukları ortama asalet, nezaket ve incelik katar. Onlar iyiliğin, güzelliğin ve sükûnetin sembolüdür; ruhu dinlendirir, gönle umut tohumları eker.
Tabiatı gözlemlemek ve onun hallerine şahitlik etmek insana bambaşka bir tecrübe kazandırır. Fıtratla barışık bir hayat sürmek... Tabiatı izlemek, tıpkı kitaplar gibi, okul gibi insanı hayata hazırlar. Bu yüzden ağaçları uzaktan siluetlerinden, yaprak açışlarından tanırım, gülleri uçuk kokularından bilirim. Leylağın, iğdenin, ıhlamurun rayihasını gözüm kapalı ayırt ederim.
Tabiat mucizelerle doludur. Kimi zaman bir ağacın alışılmadık silueti ile karşılaşıp hayrete düşeriz, kimi zaman bir çiçeğin ya da böceğin mucizevî görüntüsü büyüler bizi.
Hayranlık Uyandıran Kaktüs
Memleketime yaptığım bir ziyarette, halamın balkonundaki çiçekler arasında tam da böyle bir kaktüsle karşılaştım. Büyükçe bir saksıda, parmak kalınlığındaki yeşil gövdelerin üzerinde göz alıcı çiçekler arz-ı endam ediyordu. İlk bakışta sıradan gibi görünen bu çiçekler, yakından bakıldığında bende derin bir hayranlık uyandırdı. Öylesine zariftiler ki binbir emekle işlenmiş ve kaktüsün gövdesine iliştirilmiş üç boyutlu bir iğne oyasını andırıyordu. Diğer çiçeklerin arasında nazlı nazlı süzülüyorlardı.
Balkonu çiçeklerle bezenmiş bu ev, Niksar Kalesi'nin sırtlarında yer alıyor ve kasabayı geniş bir açıyla görüyordu. İlk bakışta Nalbantlar Camii'nin ahşap minaresiyle şirin kubbesi dikkat çekiyor, daha uzakta ise Karşıbağ sırtlarına sıralanmış beyaz badanalı evlerin arasından Erzurumlu Şair Emrah'ın türbesi seçiliyordu. Sanki bu çiçekler, her seher vakti Nalbantlar Camii'nin kubbesinden Şair Emrah'a gülümseyerek selam veriyordu.
Bu kaktüsü çoğaltmak iyi bir fikir olabilirdi. Tek bir çiçekten birçok çiçek nasıl elde edilir, denemeye karar verdim. Birkaç gövdeyi kökleriyle birlikte zedelemeden alıp başka bir saksıya yerleştirdim. Artık uzun yolculuğa hazırdı.
Harika çiçekler açan bu kaktüsü Niksar'dan İstanbul'a getirdim. İlk bakışta sıradan sayılabilecek bir türdü belki, ama çiçeğiyle yayınevine gelen misafirlerin ilgisini hemen çekti. Aradan iki yıl geçmedi, bakımını yeterince ben mi yapamadım yoksa o mu İstanbul'u yadırgadı bilemiyorum, ne yazık ki, yaşamadı. Önce saksıdaki manzara değişti, kurtuluş umudu kalmamış bir hasta gibiydi. Ne olduysa oldu, parmak kalınlığındaki yeşil gövdeler solmaya ve pörsümeye başladı, ardından birer birer çürüyüp gitti. Çiçek açıp hoş nakışlarıyla etrafa gülücükler saçması için ektiğim o saksı, bir müddet sonra onun sessiz mezarı olmuştu. Hayata tutunamayıp vedasını sessizce yapması, beni derinden üzmüştü.
Zarif Bir İğne Oyası
Bu kaktüsün gövdelerinden çıkan açık yeşil tomurcuklar, içinde kıymetli bir sır saklayan kapalı kutucuklara benzer. Kısa sürede büyüyen bu tomurcuklar, çiçek açmaya yaklaşınca köşeleri ortada birleşen muntazam bir beşgen şekli alır. Tıpkı bir gelinin özenle katladığı bohçaya benzer. Açtığındaki görüntüsü ise, Anadolu kadınının kınalı parmaklarıyla işlediği zarif bir iğne oyası kadar muhteşemdir.
Bitkinin en dikkat çekici özelliği, büyük, gösterişli ve yıldız biçimindeki etli çiçekleridir. Denizden yeni çıkmış bir deniz yıldızını andıran bu çiçekler, elle dokunulduğunda güderiyi çağrıştıran bir his verir. Altın sarısı rengi, üzerindeki kahverengi beneklerle birleşince adeta bir leopar desenini andırır. Çiçekler, parmak şeklindeki gövdelerinden incecik saplarla aşağı doğru sarkar.
Ancak bu ihtişamın ardında şaşırtıcı bir gerçek gizlidir: Çiçekler, açtıklarında yaydıkları keskin ve nahoş kokularıyla meşhurdurlar. Güzelliğiyle hayran bırakırken, kokusuyla insanı şaşkına çevirirler. İkrah ettiren cinsten kokusu sebebiyle halk arasında "leş kaktüsü" olarak anılır. Zıtlıklardan mürekkep bir çiçektir: Görüntüsü şaheser, fakat kokusu tahammül edilemez bir ufûnet!
Bu çiçeklerin ömrü birkaç günle sınırlıdır. Kare kesitli, uzun sap benzeri gövdeleri topraktan birer birer yükselir. Yeşil gövde, zamanla tepeden horoz ibiği şeklinde gelişir ve güneş gördükçe kızarır ve mora çalar. Gelişim ve çiçeklenme dönemi, ilkbahar ortasından sonbahar ortasına kadar sürer. Tek kusuru, nahoş kokusudur, o bile bu harikulade güzelliği gölgeleyemez.
Bu çiçek, hayatın kendisidir aslında. Hayat da öyle değil mi? En parlak, en büyüleyici anların arkasında bazen tahammül edilmesi gereken bazı gerçekler gizlidir. Mükemmel bir güzellik yoktur; tezatlarla anlam kazanan, zıtlıklarla tamamlanan bir bütün vardır. Fark edebilmek için, dikkatle bakan, rikkatle gören ve hayretle kamaşan gözler gerekir.
Sessiz Gerçekleşen Mucize
Halam, aynı kaktüsten yeniden çoğaltıp benim için bir tane daha yetiştirdi. Bir kez daha İstanbul'a getirdim. Artık daha dikkatliyim. Onun "İstanbullu" olması için itinayla bakıyorum. Bir sabah yayınevine geldiğimde çiçeğin açtığını gördüm. Hayata yeniden "merhaba" demişti. Aynı anda gönlümde de bir çiçek açtı. Emin olun, böyle bir sevinci hayatımda çok az tattım. Bu muhteşem güzellik, her bakışımda beni heyecanlandırıyor. Öylece durup onu seyrediyorum. İçimde, tabiatın saklı bir şiiri filizleniyor sanki. Hayatın topraktan gülerek nasıl fışkırdığına, ışığa gözlerini nasıl açtığına şahit olmak için sabırla kaç gün pusuda beklemiştim. Açtığı anı göremesem de sabırla beklediğim o mucize sessizce gerçekleşmişti.
O sabah hemen halamı arayıp müjdeyi verdim. Bir önceki akşam, telefonda sorduğunda çiçeğin henüz açmadığını söylemiştim hâlbuki.
İçimde bu kez çiçeğin yaşayacağına dair kuvvetli bir ümit yeşerdi. Galiba yerini sevdi. Derler ya, "Çiçek yerini severse şımarır, gürbüzleşir." İnşallah öyle olur. Masamda otururken göz ucuyla sık sık ona bakıyorum. Okuduğum metinden başımı her kaldırdığımda, sanki karşımda bana tebessüm ediyor. Allah nazarlardan saklasın.
Eğer siz de bu ilginç çiçekle tanışmak isterseniz, bir gün yayınevine uğrayın. Tarifi kolay olmayan bir güzelliğe sahip bu nazlı çiçeğin ömrü çok kısadır. Zaman zaman açar, sonra yeniden bir bohça gibi kapanır, kurur ve beklemeye çekilir. Kısmetiniz varsa onunla karşılaşabilirsiniz. Kitaplar arasında kendisini fark edecek, onunla bakışıp selamlaşacak çiçekseverleri bekliyor.
.jpg)