İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
Cemal BALIBEY

Do You Speak Turkish

Diyanet Vakfı’nın her yıl Ramazan ayında Sultanahmet Camii avlusunda düzenlediği geleneksel kitap fuarındaydım. Okuyuculara kitap tanıtıyor, onları kitapla buluşturuyordum. Yayınevi standında yoğun bir günü yaşamıştım. Bir ara boşlukta nefes almak için cami avlusunun devasa kapısından sahanlığa çıktım.        

Caminin bahçesinde abdestlerini tazeleyenler, çimenlerin üzerine oturup evlerinde hazırlayıp getirdikleri nevaleleri yayarak iftar vaktini bekleyen insanlar... Zenginler zenginliklerinden soyunmuş fakirlerin yoksulluğu kaybolmuş... Dedelerle torunların aynı manevi hazda buluştukları ender vakitlerden biri. Herkesin kulağı biraz sonra iftarı müjdeleyecek minaredeki ezanda.

Açık havada neşe, huzur ve sükûnet içinde iftarı bekleyen ailelerden ilgimi avlunun hareketli taraflarına yönelttiğimde, bahçeye bakan yüksek sahanlıkta iki bayan turist belirdi. Orta yaşlı turistler bulundukları noktadan bir yer arıyorlarmış gibi etrafa bakınıyorlardı. Caminin tuvaletleri yeraltında olduğu için bulunduğumuz yerden ilk bakışta fark edilmiyordu. Onların bu durumu bende “herhalde tuvaleti arıyorlar” diye bir intiba uyandırdı. Yardımseverlik bizde had safhada ya, işgüzarlık yapmak istedim. ”Toilet!” deyip el-kol işaretleriyle tuvaletlerin olduğu yeri uzaktan gösterdim. Turistler bir şeyler sorabilecekleri birini bulmuşlardı. Gülümseyerek: “Do you speak English?” cümlesiyle adet olduğu üzere konuşmaya başladılar.

O an ezberimde hazır olan: “I speak English, but not very well.” kelimelerini sıralayıverdim. İki bayan, aradığımız insanı bulduk, sorumuzu sorabiliriz artık diye akıllarından geçirmiş olmalılar ki seri bir şekilde İngilizce konuşmaya devam ettiler. Onları anlamakta ve konuşmakta zorlanıyordum. Dağarcığımda yeterli kelime olmayınca dut yemiş bülbül gibi susuverdim. Kelimeler boğazımdan yukarı çıkmamış, çat pat İngilizcem para etmemişti. Bu sefer turistler, Almanca, İspanyolca hatta İtalyanca konuşabilir misin diye sordular. Her soruya cevabım ancak kocaman bir “No!” olmuştu. Artık onlar konuşuyor, ben egzozu bozuk bir araba gibi tekliyordum. İpler onların eline geçmişti bir kere. Biraz da istihzayla karışık üzerine basa basa: “Do you speak Turkish?” demesinler mi! Lisanla ilgili her şey benim için o an bitmişti. Bundan sonra konuşmanın, devam etmenin bir anlamı yoktu. Şaşırmış, üstelik mahcup olmuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. O an kendiliğinden ağzımdan: “I speak Turkish, but not very well.” çıkmasın mı?

Az çok Türkçe bilen bir Türk’le karşılaşmıştı iki bayan turist. İkisi birden katılarak gülmeye, karınlarını tutarak kahkaha atmaya başladılar. Hem gülüyorlar hem de konuşmaya çalışıyorlardı. Biri dizlerini kırıp yaylanmaya, at gibi kişnemeye, elleriyle de şaha kalkar gibi hareketler yapmaya başladı. Bu defa onlar da benimle anlaşmak için "tarzanca"yı seçmişti. Birden beynimde şimşekler çaktı, anlatmak istediklerini o an anlamıştım. Bu dili onlardan daha iyi biliyordum çünkü: “At meydanı”nı soruyorlardı. Rahatlamıştım. İlk başta yaptığım gibi “horse square” deyip el işaretiyle at meydanını gösterdim onlara. Nihayet bu işi başarmıştım. 
İki bayan hala gülüyor hem de teşekkür ediyordu. Herhalde bu gülüşmeler birkaç dilde anlaşamayıp en doğal dil olan tarzanca ile çok kısa bir zamanda birbirimizi anladığımızdandı.

                        * * *

Sevgili genç kardeşim, siz siz olun benim gibi tarzancayı gerekmedikçe kullanmayın. Mutlaka en az bir yabancı dil öğrenmeye bakın. “Ağaç yaşken düzelir!” Henüz gençliğinizin baharındasınız, zihinleriniz zehir gibi… Her gün üç kelime öğrenmeye ceht etseniz yılda yaklaşık 1000 kelime yapar. Kelimelerden sonrası ise çok kolay… Yabancı dil öğrenmeyi gerçekten arzu ederseniz mutlaka kendinize uygun bir öğrenme yolu bulacaksınız. Yaz tatilinizde yoğunlaştırılmış olarak gideceğiniz üç aylık dil kursunda yabancı dilinizi orta seviyeye çıkartabilirsiniz. Sonrasında ise kendi gayretlerinizle çok rahat ilerletebilirsiniz. Yabancı hikâye kitapları okumak, internet ortamında interaktif eğitimden faydalanmak size epey mesafe kat ettirecektir. Son olarak kısa süreliğine bile olsa birkaç kez yurt dışı tecrübesi edinirseniz yabancı dil konusunu tamamen çözmüş olursunuz.

Bütün bu gayretlerden sonra yabancı dil konuşan biri olarak Sultanahmet Camii etrafında yardımcı olacağınız iki turist sizi bekliyor olacak. Size At meydanını soracak turistlere de artık işaret çekmek zorunda kalmayacaksınız!


 

Diğer Makaleleri