İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
Zeynep Yavuz GÖKMEN

MÜCADELENİN KUTUPLARI

Geçtiğimiz günlerde bir siyasetçi “Seyyid Kutup mücadeleci bir insandı.” ifadesini kullandı. Elbette bu, Kutup’un diğer kutbunda olanların dahi inkar edemeyeceği, demir parmaklık gibi, dar ağacı gibi, mahkeme kürsüsü gibi somut bir gerçeklikti. Ancak Seyyid Kutup’un gerçekliği değildi. Bu kadarıyla yetinmek onun mücadelesini teyit etmek değil, aksine tekfir etmek, örtmek olurdu. Onun asıl gerçekliği ne için mücadele verdiğinde kendisini ortaya koyuyordu: Hakikate şahitlik etmek!

Bir şeyin asıl değerini veren de bu değil midir? Zihninden geçen ufakcık bir düşünce de olsa, ömrünü kaplayan koca bir mücadele de olsa, önemli olan tüm yapıp etmelerinin mahiyeti ve bunun Hakikatle ilişkisi değil midir?

Düşünün ki, hayat mücadeleniz şarkı adı altında anlamsız kaba sözler yazarak gündemde kalmak, sahnelerinizde ahlaki tüm değerleri yok sayarak arsızlığı faş etmek ve toplumdaki itibarınızı bu hezeyanlarla kazanmak olsa...

Bu mücadelenizin kıymeti ne olurdu sizce?

Diğer taraftan kabil-i kıyas olmasa da Seyyid Kutup’un mücadelesini düşünün. Sayfa numaralarının dahi şarkı sözlerinden çok daha anlamlı olduğu, hakikate şahitlik eden onlarca kitap yazan ve bunlardan ötürü yıllarca kendisine ağır işkenceler yapılan Seyyid Kutup’u.

Mahkeme salonlarında Allahu Teala’nın dinini anlamak, anlatmak ve hayata hakim kılmak için verdiği mücadelenin ne mala ne paraya ne makama ne de  yeryüzündeki herhangi bir mevkiye değil, sadece Allah’ın rızasına götürebileceğini söyleyen Seyyid Kutup’u!

...

Bu iki mücadele arasındaki fark insanın sufli ve ulvi katmanlarının arasındaki mesafeler kadar büyüktür. Ancak sefalet kendini bangır bangır ortaya koymasına rağmen birçok kişi tarafından alkışlanabilmektedir. Peki bu ahlaki yozlaşma başımıza neden geldi, nereden geldi diye sorsak, sanırım Seyyid Kutup’un cevaplarında biri, "Bu, kendi tarafınızdandır.” olacaktır. Çünkü ona göre, hayatta doğruyu ve iyiyi hakim kılma amacıyla gönderilen ilahi nizamın gerçekleşmesi insanların gayretine bağlıdır. Bu nizam, “Ol” demekle olmaz. Onu duyurmakla, anlatmakla olmaz. (Din Budur, s.10-17) Çünkü insanlar okudukları ya da dinledikleri yöntemleri değil; diri, hareketli ve cisimleşmiş yöntemleri benimsemektedirler. Bunun olması için tam anlamıyla iman eden, hedefinden şaşmayan, ilahi sistemin yaşanması uğrunda olanca gücünü ortaya koyan bir topluluğun İslam’ın meziyetlerini yaşaması, onlarda vücut bulup temsil edilmesi gerekmektedir. (Kurtuluş Yolu, s.14,15)

İnsanın ulvi yanının maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğüne rağmen, tüm o alkış tutanlara rağmen bu böyledir.

Öyleyse diyebiliriz ki, Hakikati desteklemek için ne attığımız tweetler, ne durum paylaşımlarımız ne de ahlaksızları tutuklamamız hayalini kurduğumuz o güzel toplumu inşa edebilecek. Bu ancak, iddialarımızı, inançlarımızı samimiyetle yaşamamızla gerçekleşebilecek.

Bu, gerçekleşmesi zor bir hedef olarak görünebilir. Koca bir insanlık nasıl bizim inandığımız o kutlu hayata yönelecek?

Seyyid Kutup bu soruya umut ve güven dolu, çarpıcı bir cevap veriyor: “Her şey nasıl başladıysa öyle!

Bu büyük hakikat, bir tek adamın kalbine yerleşip de tarih nasıl değişmeye başladıysa öyle!

Bir tek adam, bütün insanlığın önünde Allah’ın metoduyla nasıl durmuşsa öyle!” (aynı eser, s.37)

İşte bizlere bir başlangıç noktası: Gerçeğin tek bir kalbe yerleşmesi.

Sonra birkaç kalbe. Sonra senin kalbine, benim kalbime ve o alkış tutanın kalbine.

Sonra inanmış bir topluluğun kalbine…

Sonra yola koyuluyoruz. Zor bir yol. Ayaklarımıza molozlar dolanacak ve kulaklarımıza alkışların uğultuları dolacak. Ama Kutup’a göre bu engeller çer çöpten başka bir şey değiller. Büyükler , ama çöpler. (aynı eser,s.38,39)

Öyleyse gözümüzü bu engellerden çevirelim. Gönlümüzün büyüklüğüne bakalım ve yola koyulalım. Yoldaki işaretleri iyi okuyalım ;)

* Seyyid Kutup 29 Ağustos 1966’da şehit edildi. Bu yazı vefatının yıldönümünde kendisine vefa göstermek adına yazıldı. Rabbim makamını ali eylesin.

Diğer Makaleleri