İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
Zeynep Yavuz GÖKMEN

ANI MEZARLIĞI

Geçmiş, her zaman oturur göğsümüzün orta yerinde.

 

Ruhun elleri, en güzel oyuncağına sarılan bir çocuk gibi yapışır onlara/ olanlara.

 

Taptaze, capcanlı dursun ister bakışlar.

 

Sesi azalmasın ister gülüşlerin.

 

Zamanı ve mekanı tutmak ister insan. Dokunsun ister ruhunun elleri. Kabullenemez geçip gitmesini.

 

———————————burada duralım biraz. geçmişi ve ruhumuzun ellerini hissedeceğimiz bir miktar.

 

Ama, Olmaz.

 

Olduramaz.

 

Bir mezardır artık sakladıkları.

 

İçindekilerin hiç canlanmadığı ama her canlı olanı zamanla içine alan bir mezar. Ama konduramaz.

 

Şimdi,

 

Tüm o yaşananlar,

 

Taş üstünde, kelimelerle yazılıdırlar ancak. Bir anı olurlar. Hatta bir sanı. Hatta acı.

 

————————————————————————burada duralım biraz. Acımızı duyacağımız bir miktar.

 

Çünkü anılar, insanın ne kadar tükendiğidir aslında. Toprak altında olan parçasıdır. Ne kadar çoksa anın, o kadar yerin altındasındır. Duramazsın. Ağaca, göğe tutunamazsın. Yerin dibine geçmekten kendini koruyamazsın.

 

Eğer hissetmiyorsan o ağrıyı göğsünün orta yerinde. Derince iç çektiğin o yer yoksa, demek gençsin daha.

 

 Birikmemiş anıların ve toprak dayanmamış boğazına. Toprak daha ayak bileklerini okşamakta ve hatta bundan zevk almakta ruhun?

 

Peki, bedenlerinin çoğu çoktan toprak içinde olanlar ne yapacak? İnsanlar bundan nasıl kaçacak! Ellerindeki hiçbir oyuncağı tutamadıklarını fark eden bu çocuk adamlar, bu gerçekten nasıl kaçacaklar!

 

———————————————————————-burada duralım biraz. Kaçış nereye olacak düşünelim.

 

Farkedelim, kendi mezarımızı göğsümüzde taşırken kaçamayacağımızı. Kaçamayız, çünkü öyle dehşet bir oyun ki bu, her kaçış, her yaşam, bir anı olacak ve kendi toprağın ellerinle çoğalacak.

 

Bu gerçeği farkedemeyenler koşturup duracak etrafımızda topraklarını üzerimize saça saça.

 

Kimiyse bir tutkunun sarhoşluğuna kaçacak. Yaşadıkça azalan benliğini anılarla yüceltmeye çalışacak ve bu, mezarlarındakilerin çokluğuyla övünmeye kadar varacak.

 

Peki farkedenler ne yapacak? Hakikati görenler ama acılarını dindiremeyenler, mezarlarının üzerlerine ağlayanlar ama tutkularına esir olmayanlar?

 

Bu anı yüküyle gelip geçiciliğin ağrısını nasıl durduracaklar.

 

…..

 

İşte onlar,

 

tükenmeden tüm anılar,

 

bunun cevabını bulmalılar.

 

Çünkü yok değil, cevabı var.

 

Üzerinden çiçekler açan, başkalarına vatan olmuş topraklar var.

 

Üzerlerine ilahi kelimeler okunmuş topraklar bunlar.

 

Kendilerini tüm bahçelerin sahibine bırakmış, gök tarafından sulanan topraklar…

Diğer Makaleleri