YÜZYILIN TEFEKKÜRÜ
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم.
YÜZYILIN TEFEKKÜRÜ
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Yer o dehşetli sarsıntısıyla sarsıldığı,
Yer (içindeki her türlü) ağırlıklarını çıkar(ıp fırla)ttığı
Ve (dehşet içinde) insan: “Buna ne oluyor?” dediği (zaman)!
O gün (yer) senin Rabbinin kendisine bildirdiği haberleri anlatacak.
Zilzal 1.2.3.4.5.ayetler
İnsan ve Medeniyet Hareketi Hanım Teşkilatı olarak Kahramanmaraş’a gittik. Afetzede kardeşlerimize destek olmak, yaralarını sarmak, gönüllerine dokunmak ve onları dinlemek, sadece dinlemek için bir yolculukta bulunduk.
İnsanlar acılı, çünkü maddi ve manevi kayıpları var. Şehirde birçok mesken çökmüş, tabiri caizse şehrin altı üstüne çevrilmiş. Lafın gelişi değil, gerçekten altı üstüne çevrilmiş, yerin altına geçmiş binalar. İnsanlar kıyamet koptu zannetmişler. Birçoğu şehri terk etmiş. Işıkları yanmıyor, haneler kapkaranlık ve derin bir sessizlik hâkim.
İnsanlar çadır kentlerde yaşıyor. Bir kısmı da evlerinin yanına kendi imkânları ile çadırlar açmışlar.
Depremi yaşayan kardeşlerimizle sohbet etme imkânımız oldu. Bize anlattıklarından Allah’ın ayetlerini yaşadık. Bin yıl bize kıyamet anlatılsaydı, yaşadığımız bir buçuk dakikada öğrendiklerimizden daha fazlasını öğrenemezdik. Evimizin duvarları ilk depremde beşik gibi sallandı. İkinci sarsıntı bizi yerin dibine geçirmek istiyordu. Yeryüzünün kemikleri, sımsıkı sıkılıyormuş gibiydi. Asra yemin olsun ki insanlık ziyandaydı. Ümmet, enaniyet ve konfor arasında uzaklaşmıştı dünyaya geliş gayesinden. Rabbim kuluna hatırlatmak istedi dünya ve içindekilerin çürük bir ip olduğunu.
Sonra anneler gördük; yüzlerinde teslimiyet ve tevekkülün verdiği sükûnet vardı. Bir annemiz, iki tane yavrusunu toprağa verdiğini anlatırken, ‘’emanetin sahibi emanetini aldı’’ diyerek sözlerini tamamlıyordu. Evladını, torununu, eşini ve malını kaybeden insanlar gördük. Ortak noktaları rabbine olan teslimiyetleriydi. Kum yığınına dönmüş evlerin yanlarından geçerken, gözümüze bir saat ilişti. Çalışıyordu… Vaktin aktığını, hayatın devam ettiği hatırlattı.
İsmet özel:
“dua edelim: düşmeseydik düşünmeyecektik.” der.
"her değişim bir yıkımdan doğar”
“dua edelim: düşmeseydik düşünmeyecektik.” der.
"her değişim bir yıkımdan doğar”
İnanıyorum ki; yeni bir doğuş, yeni bir diriliş gerçekleşecek.
Evet, dağlara bile ağır olan bu emanet insana verilmişti. İnsan bu zorluğa karşı yaralarını sarmaya, ayağa kalkmaya, hayatını idame etmeye çalışıyor.
Beni en çok etkileyenlerden birisi de kabristan oldu. Daha önceden de çok kabristan gördüm ama burası çok başka, çok acıydı. Burasının ruhumda açtığı acının, ucu bucağı yoktu, devasaydı. Kabirlerin çoğunda isim yoktu, sadece rakamlar vardı. Küçücük kabirler vardı, etrafı taşlarla çevrili. Belli ki bebekler için yapılmış. Analar kabirlere sadece çiçek ekmemişti. Bazı kabirlerin üzerinde toka, kolye ve bebek çikolataları vardı. Yavrularının en sevdiğiydi şeyler bunlardı belli ki. Sonrasında hüzünlü bir ayrılışla Kahramanmaraş’a veda ettik, tekrar dönmek için.
Rabbim şehadetlerini kabul etsin. Kalanlara sabr-u cemil versin, cennette kavuştursun, gönüllerine sekine indirsin.
ZEYNEP TEKNECİ - 09/03/2023