İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

15 Temmuz Bir Milattır.

14-07-2020

15 Temmuz, devletin milletine sığındığı gecedir. 

15 Temmuz Bir Milattır.
15 Temmuz darbe girişiminin millet tarafından engellenmesinin yıldönümünü idrak ediyoruz. 15 Temmuz darbe girişimini doğru okumak, darbe sürecine giden yolu iyi tahlil etmek, darbe girişimi sonrası Türkiye’de ve dış dünyada gelişen olayları iyi analiz etmek herkesin ihtiyaç duyduğu şey olsa gerek. 
 
15 Temmuz’u, bir milat olarak kabul etmek zorundayız. 15 Temmuz, öncesiyle sonrasıyla bizi birçok çıkarıma, tespite ve sağlıklı değerlendirmelere götürmek zorundadır. Yapılan tüm analizlerin bizi birçok sorumluluğa ittiğinin de farkına varmamız gerekmektedir. 
 
15 Temmuz, 2000 sonrası Türkiye’nin özgür iradesiyle ortaya koyduğu yükselişi engelleme girişimidir. Maşanın ucunda kendi menfaatleri için dini satışa çıkarmış ezoterik bir yapı yerleştirildi. Haysiyetini ve özgürlüğünü kaybetmiş bir terör şebekesinin darbe girişimine destansı bir direniş gösteren milletimiz engel oldu. Beklenmeyen bu karşı koyuşun temelinde dinin, vatanın, canın, namusun ve malın korunmasına yönelik İslami öngörüyü buluruz. 
 
Toplulukları millet haline getiren vatandır. Sait Halim Paşa’nın tanımlamasıyla vatan, inancın hâkimiyetiyle oluşturulur. 15 Temmuz’da ortaya çıkan vatanın korunması ve ABD güdümlü darbenin engellenmesi her şeyden önce iman ve inançla ilintilidir. Dikkat edilirse 15 Temmuz ruhunun zemini öfke ve şiddet temelli değildir. Kan dökme ve şiddet uygulama ile hâkimiyet tesisine karşı millet, vatan savunmasını iman ve vatan arasındaki kurduğu ilişkiyle karşılık vermiştir. Bu bağ İstiklal Savaşından bu güne kadar görülmemiş bir değerdir.

Siyasi tercih ve ideoloji göz ardı edilerek ortaya konulmuş bu tavrın imani ve İslami refleksle eyleme döküldüğüne dair şüphe yoktur. Çünkü bu toprakların ruhunda ve mayasında İslam vardır. Kim ne derse desin bu millet kültürünü, geleneğini, davranış biçimini, reflekslerini ve karşı koyuş yöntemlerini İslam’ın ruhundan almıştır. Türkiye’nin Müslüman evladı, toprağını her an iman tohumuyla yeşerttiği bu vatanı canı pahasına korumaya, küfrün tasallut ve otoritesine karşı başkaldırmaya hazırdır ve gelecekte de hazır olacaktır.

 
Bu aşamada vatanın kaderini, milletin kendi kaderiyle özdeşleştirdiği beraberlikten bahsetmekteyiz. Müslüman millet, üzerinde oynanan ve sonucu kederle sonuçlanacak teşebbüsten kaderini değiştirerek din, devlet, can, mal ve namus emniyetinin sürdürülebileceği bir ortamın hazırlığına doğru yürüyüşüne devam etmektedir.

Halkın meydanlara inerek canı pahasına darbecileri püskürtmesi, kendinden bildiği devletin başının kendisiyle beraber olduğuna getirdiği inanç, aslında milletin İslami değerlerinin ayaklar altına alınmasının önüne geçme inisiyatifi olarak okunmalıdır. Bu değerlere ordu da dâhil kim engel olursa karşısında Müslüman milleti bulacağı dost ve düşmana gösterilmiştir. 

 
15 Temmuz darbe girişiminin millet tarafından önlenmesini, devlet olmanın şartlarını zoraki öğrenmiş ama özgür olamamış bir milletin, özgürlük için vatan savunmasının şart olduğunu haykırması olarak okumalıyız. Sahip olunan bu ruh ile darbe girişimi başarısızlığa uğratılmıştır. Devletin millete sığındığı o gece, aslında milletin ve vatanın ne demek olduğu, hangi dezenformasyon sonucu Müslümanların gündeminden uzaklaştığı da daha berrak hale gelmiştir.
 
İslam’ın fert, toplum, vatan ve devlet öngörüleri, entelektüel düzeyden sosyal olaylara uygulanabilir hale gelebileceği Türkiyeli Müslümanlar tarafından geç de olsa idrak edilmiştir. İşte bu ruh ile millet, vatan savunmasında ön almıştır. Vatan ve millet kavramlarını değerlendirirken basit bir çıkar ilişkisinden öte imanın da hesaba katıldığı bir anlayışla olaylara bakılması gerekir. Bu bakış açısı bize, her şeye rağmen İslami bilinç ve kaygının dayandığı sınırları yeniden hatırlatır.
 
Kan dökmekten ve masum insanları öldürmekten çekinmeyen FETÖ hakkında çok şeyler yazıldı. Lideriyle kurduğu mistik ilişkiyi mesiyanik bir bağa çeviren, zihnini ve gönlünü tapınma çerçevesinde bir üstüne bağlayan bu yapının Müslümanlık ile ne derece bağının kaldığı herkesin malumudur. FETÖ yapılanmasının Türkiye’ye bıraktığı en kuvvetli mesaj şu olmuştur: Küresel istikbar düzeni içerisinde emperyalizmin tezgahtarlığını yapmayı kabul eden tüm grup ve çalışma biçimleri Türkiye’de meşruluğunu kaybedecektir. Müslüman millete ve vatana hizmet etmek, asli dayanakları İslami ve yerli olan oluşumlarla devam edecektir.
 
15 Temmuz ile beraber Türkiyeli Müslümanların sorumluluğu bir kat daha artmıştır. Türkiye’de ortaya konan, ülkeyi ve dünyayı ilgilendiren konulara karşı alınan harcı alem pozisyonların artık Müslümanca sorumluluk için yeterli olmadığını görmemiz gerekmektedir. Türkiye üzerine oynanan oyunlar karşısında güçlü ve sabitkadem tavırlarla Müslümanlar izzet günlerini yaşayabilirler. Bize düşen her türlü maddi ve manevi kişilik aşınmalarını minimum seviyeye çekmektir. Direniş ve tavır alışın sistematik ve örgütlü birlikteliklere çevrilmesi gerekmektedir. 

Türkiye, 15 Temmuz’da farklılıkları arkaya atarak ortak bir ruhun peşinde koşmayı öğrendi. Bu anlamda hepimizi aynı istikamette tutan bu ruhun devam ettirilmesini de sorumluluk çerçevesinde görmemiz gerekmektedir. Bu ruh, azığı takva olan, mükâfatı Cennet olan peygamberlerin ve onları takip eden öncülerin yoludur.
 
“Hep doğmak, yeniden doğmak, tekrar be tekrar doğmak.” Türkiye bizim kaderimizdir. Türkiye’nin kaderini paylaşan Müslüman millet, işte burada. Geleceğe doğru yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz. Aklını, gönlünü ve enerjisini 15 Temmuz gecesindeki samimiyetle diri tutanlar bu yürüyüşün hakiki tanıkları olacaklardır.

Bizler millet ve vatan sevdalıları olarak bu ülkenin umudu olduğumuzu yeniden hatırlatıyoruz. Müslüman milletin bu yolda verdiği şehitlerle ve ortaya koyduğu şahitliklerle sedası hiç kısılmayacak ve nesilden nesile tarih yazmaya devam edecek.
 
Yüreklerini kuşanıp meydanı düşmana bırakmayanlar olduğu müddetçe umudumuz ve sevdamız bitmeyecektir.

Son söz yüce Mevlamızdan niyazımız olsun: 

Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!

Kemal ÖZDEN
İnsan ve Medeniyet Hareketi YİK Başkanı

Diğer Haberler