İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

Dünyadaki Sefihlerle Nasıl Mücadele Etmeliyiz?

Dünyadaki Sefihlerle Nasıl Mücadele Etmeliyiz?

Şu dünyanın gariplikleri bitmez. Suçlular kendi suçlarına bakmaz da başkalarında suç ararlar. Kendi gözlerindeki merteği görmeyenler başkalarının gözündeki çöple uğraşırlar. Herkesin ayranı beyaz, kimileri bataklığın ortasında kir ve pas içinde ama başkalarına "senin ellerin kirli" diyor. Bu bir akıl tutulması mıdır yoksakonuşmalarında veya değerlendirmelerinde hakkı gözetmeyenlerin boş sözleri mi? Ya da hakkı batılla karıştıranların saptırmaları mı? Kuran'ı Kerim bu gibi kimseleri şöyle tarif ediyor:

Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayınız” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar.Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman ediniz” denildiğinde, “Akılsızların inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler. (Bakara 11-13)

Böyleleri esasen kendilerini zeki zannederler. Dünyalık bir hesap ile kafayı çalıştırıp işlerin içinden sıyrıldıklarını düşünürler. Ellerindeki mal, güç, bilgi ve kuvvet gibi pek çok imkan olduğunu düşünerek ilahi ikazlardan ve davetlerden yüz çevirirler. Hatta kendilerine 'düzelin, inanın' diyenlere karşı alaylı bir şekilde sefih (beyinsiz) deme   gafletinde bulunurlar. Yani "biz de şu sefihler gibi inanalım, bunlar gibi kafasız mı olalım? " derler.

İman ve inkar yalnızca akıl ve bilgi işi değildir. Eğer böyle olsaydı bütün insanlar inanır veya inanmazlardı. Halbuki insanlık tarihi boyunca ilim sahibi kişiler arasında iman eden veya inkar edenler hep olmuştur. Müminler akıllarıyla övünmezler. İnkarcılar ise yalnız akıllarına güvenirler ancak akıl tek başına insanı doğru yola götürmez. Nitekim Kuran'ı Kerim'de anlatılan Nuh Tufanı hadisesinde Hz. Nuh'un oğlu Kenan'ın akıl yürüterek tufandan kurtulma çabaları helakını önleyememiş, dünya hayatı boğularak acıklı bir şekilde son bulmuş, ahireti de ebedi cehennem azabı ile sonuçlanmıştır.

Günümüz dünyası malesef genel itibari ile sefihlerin (beyinsizlerin) işgali altındadır. Böyle bir dünyada yaşayan müminler olarak Hz. Musa'nın duasıyla Rabbimize yalvarmalıyız:

Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak için kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin. Bize bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah buyurdu ki: “Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. (A‘râf Suresi 155-156)

Gelelim Bu Beyinsizlerle Fiili Mücadeleye...

Bu mücadelenin kapsamı ve sınırları, nasıl yapılacağı Hadid sûresinin 25. ayetinde net bir şekilde izah edilmektedir:

''Andolsun biz peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve beraberlerinde kitap ve mîzanı da indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar. Bir de demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Böylece Allah, görmeden iman ederek kendisine ve peygamberlerine yardım edecekleri ortaya çıkaracaktır. Şüphesiz Allah güçlüdür, üstündür.''

 Allah’ın elçileri olan peygamberlerin nübüvvet, kitap, mizan, hak ve hukukun belirlenmesi, doğrunun ortaya konulması şeklinde birçok vazife ile görevlendirildikleri ortaya konmaktadır. Bir toplumda adalet mülkün temelini ortaya koyarken, adaletin garantörü ise ilahi kitaptır. Kitabın emir ve yasaklarının tatbikinin güvencesi ise demirdir. Kitap; hükümleri, mizan; adaleti, demir ise askeri gücü ifade eder. Bu üç unsur bir arada cem edilirse gerçek manada yaşanılabilir bir medeniyet ortaya çıkar. İnsanlık tarihi bu üç unsurdan birinin eksilmesi nedeniyle çökmüş birçok toplumun olduğunu bizlere gösteriyor. Döneminin süper güçleri olan Roma ve Bizans’ın toplum bazında refahı yüksek noktalara taşımalarına rağmen, bu üç unsurdan biri olan mizanı (adaleti) sağlayamadıkları için medeniyetlerini kaybedip tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Başta Osmanlı olmak üzere tüm İslam devletlerinin yıkılmasında da bu üç unsurdan bir tanesinin eksilmesi yatmaktadır. 

İlahi bir kitabın olmadığı toplum,kendini ihya değil, imha eder. Mizanın (adaletin) olmadığı bir yönetim sisteminde demir, (askeri güç) ilahi kitabı ve geniş manada medeniyeti imha eder. Maddeci ve dünyevileşmiş bir yönetim ortaya çıkar.  Bugün yönümüzü döndüğümüz Batı Medeniyeti, ellerinde bulunan kitaplarını tahrif ettiklerinden dolayı, demir (askeri güç) önüne ne gelirse yok etmiş ve yakın tarihlerinde 100 yıl savaşları ile kendi ırklarını ve medeniyetlerini imha etmişlerdir. Her şeye rağmen, tüm güçleri elinde bulundursa dahi, insanın yaratılış unsuru imha değil inşa olmalıdır. İslam medeniyetinde devlet ve fert bazında bir müminin bakış açısı tahrip değil, imar olur, diğer taraftan demire (askeri güce) sahip çıkmayan toplumlar, zulme ve sömürüye uğramaktan kendilerini kurtaramazlar.

Günümüzde medeniyetimizin yeniden inşası kitap, mizan (adalet) ve demir (askeri güç) olmak üzere bu üç sacayağını kurmak ile mümkün olacaktır. Bu da ilahi kitabımıza sahip çıkarak,toplumun her kesimine yayılacak şekilde sosyal adaleti tesis ederek ve tüm gücümüzle silah sanayimize yatırım yaparak ülkemizde ve dünyamızda hakkı ve adaleti kabul etmeyip fesat çıkararak toplumu ifsat etmeye çalışanlara karşı mücadele etmekle mümkün olacaktır. Dolayısıyla ülkemizde 58 ayrınoktada yangın çıkaran, zirai gübreden bomba yapan, düdüklütencere ve küçük tüple katliam yapan, her eylemde molotof fırlatan, uluslararasıajanlardan terör eğitimi ve desteği alan terör örgütleri başta olmak üzere ormanlarımızı yakan, masum canlara kıyan,  dillerinden barış naralarını düşürmeyip buna rağmen bulundukları her noktada fesat çıkarmaya çalışanlara karşı toplumun tüm bireyleri olarak fert ve cemiyet bazında mücadelemizi ferasetle sürdürmeliyiz. Devlet otoritesi ise hak, hukuk ve  adalet kavramlarını tüm kesimler için tesis etmeli buna rağmen hakkı ve hukuku kabul etmeyen ve fesat çıkarmaya çalışan, sivil-asker ayrımı yapmadan insanları katleden, Rahman'ın "dilsiz kullarım" diye nitelediği hayvanatı dahi canlı canlı yakmaktan geri durmayan, insanlığın ciğeri doğayı, ormanlarımızı yakan, kudurmuş azgın azınlığa karşı tüm gücümüzle yılmadan ve geri durmadan silah sanayimize yatırım yaparak silahlı olarak bir mücadele yapmak kaçınılmazdır.

Diğer Makaleleri