İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

Din Eğitiminde Çocuklar ve Gençlerle Etkili İletişim

Din Eğitiminde Çocuklar ve Gençlerle Etkili İletişim

İletişim, nitelikleri ne olursa olsun iki birey arasındaki bilgi alışverişi olarak tanımlanabilir. Bilgi aktarımı tek taraflı olursa, bilgilendirme ve nasihat, çift taraflı olursa iletişim olarak adlandırılır. Dolayısıyla bireyler arasındaki her konuşma iletişim olarak tanımlanamaz.

Anne-babaların veya öğretmenlerin çocuklar ve gençlere birtakım emirler verip onların tepkilerini hiç dikkate almamaları iletişim olarak asla kabul edilemez. Ebeveynler iletişim kurduklarını zannederler ancak çocuklar ve gençleri dinlemezler. Bu durumda genç kendini duyulmamış, anlaşılmamış ve kendisi ile ilgilenilmemiş hissederek iletişimi keser.

 

Din hizmetlerinde etkili iletişim için tavsiyeler:

 

1. Kural: İlk izlenimlerin önemli olduğunu unutmayın.

Peygamber efendimiz sav. "Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz." buyurmaktadır.

Aileler ve eğitimciler ibadetleri bizzat yaşayarak çocuklara örnek olmalıdır. Evlerimizin bir köşesi mihrap olmalı, seccadeler serili olmalı, bireysel veya cemaatle namaz kılınarak çocukların ve gençlerin zihin dünyaları ibadete hazır hale getirilmelidir. Sosyal hayatta ise çocuklar ve gençler camilerin manevi havasını muhakkak teneffüs etmelidirler.

2. Kural: Çocukları tanımaya çalışın.

Bir marangoz, işlediği ahşabın cinsini bilmek zorundadır. Bir çiftçi ektiği tarlanın toprağını tanımak durumundadır. Ebeveynler ve eğitimciler de çocuk ruhunu tanımak mecburiyetindedirler. Çocukların dünyasını keşfedebilmek için en büyük yardımcımız "sevgi, şefkat ve ilgi" olmalıdır. Çocuklara öncelikle Allah sevgisinden bahsedilmelidir. Ebeveynler ve eğitimciler çocuğun hatalı bir davranışını gördükleri zaman "Allah seni cehennemde yakar, gözünü kör eder, taş yapar." vb. gibi ifadelerle vazgeçirmeye çalışmaları çocuğun ruh sağlığı açısından son derece zararlıdır. Çünkü çocuklar Allah korkusuyla dünyaya gelmezler. İnanma ve güvenme duygusuyla doğarlar. Çocukların çikolatalarını bile Allah'tan isteyecek derecede temiz ve saf bir şekilde Rablerini tanımalarına imkân tanınmalıdır. Özellikle vicdan duygusu gelişinceye (9-10 yaşlarına) kadar cehennemden bahsedilmemelidir. Her fırsatta cennet ve nimetlerinden bahsedilerek Allah'ın Rahim ve Kerim sıfatları tanıtılmalı ve sevdirilmelidir.

3. Kural: Çocukların gönlüne hitap edilmelidir.

Kuran'ı Kerim'de babanın oğluna hitap tarzının sevgi ve şefkat ifadesi olan "ya buneyye" (oğulcuğum, yavrucuğum) şeklinde olduğu görünür. Günümüzde onlara hitap ederken " benim güzel evlatlarım, benim çalışkan öğrencilerim" diyerek onların gönüllerini kazanmaya yönelik ifadeler kullanılmalıdır.

4. Kural: Zaman zaman mükafat verilmelidir.

Kuran'ı Kerim, mükafatlandırma prensibine dayalı bir eğitim anlayışını tavsiye eder. Hz. Peygamber de nübüvvet görevi esnasında ödüllendirmenin maddi ve manevi türlerine başvurmak suretiyle çocukları her zaman mükafatlandırmıştır. İmamı Gazali ve diğer İslam eğitimcileri de olumlu hareketlerinden dolayı çocukların mükafatlandırılmaları gerektiği görüşündedir.

 En değerli mükafat:

"sevgi ve ilgi göstermek"

"güzel sözlerle övmek"

"takdir ve tebrik etmek"

Şeklinde manevi mükâfatlardır.

5. Kural: Çocuklara fiziksel cezalar verilmemelidir.

Kuran'ı Kerim'de çocukların dövülmesi ile ilgili hiçbir ayet bulunmamaktadır. Ağır baskı ve dayak çocuğun kişiliğini ezmek, kendine güvenini yok etmek, yalana ve iki yüzlülüğe sevk etmek gibi kötü ahlaki sonuçlara yol açar. Çocuklar başkalarının yanında fiziki cezalarla rencide edilmemelidir. Dayak ve baskı ile verilen din eğitimi, bu baskının ortadan kalktığı yıllar olan ergenlik öncesi ve ergenlik döneminde, çocuğun ibadetleri terk etmesine ve dini değerlere sırt çevirmesine sebep olabilir. Ceza vermek gerektiğinde ise en uygun olanı sevgi ve ilgi göstermemektir. Gerektiğinde tenkit ve uyarı cezası denenmelidir. Son olarak azarlama cezası ile yetinilmelidir

Peygamber Efendimiz (sav) "Çocuklarınız 7 yaşına geldiğinde onlara namaz kılmasını öğretiniz, 10 yaşına geldiklerinde kılmaz iseler onları hafifçe dövünüz ve bu yaştan sonra da artık yataklarını ayırınız." buyurmaktadır. Hadisini günümüz Müslümanları olarak nasıl yorumlayabiliriz? Unutmayalım ki, çocuklarımız eğitim anlayışının çok köklü değişimlere uğradığı bir dönemde dünyaya gelmektedirler. Dolayısıyla eğitim anlayışının bundan otuz yıl önceki metotlarla sürdürülmesi mümkün değildir. Zamanın çocuklarına ve gençlerine yönelik yeni eğitim metotlarıyla onları eğitmek mecburiyetindeyiz. Teknolojik gelişmelerin tüm hızıyla devam ettiği, insanların sosyal hayattan soyutlanıp bireysel bir hayat yaşamaya mahkûm edildiği bu dönemde özellikle din eğitimi "sevgi, şefkat ve ilgi" ile gerçekleştirilmelidir. Hz. Peygamberin (sav) eğitim metodunda dayak ve şiddete asla yer olmamış, sevgi ve ilgi merkezli bir eğitim metodu benimsenmiştir. Unutmayalım ki dayakla din eğitimi olmaz. Kuran'ı Kerim gibi bir kitap şiddete başvurularak okutulamaz, ezberletilemez!

Ergenlik dönemi din eğitimi

Ergen insan gelişimindeki bebeklikten sonraki en hızlı gelişim dönemini yaşayan bireydir.

Ergenlik

Erenlik: yaklaşık 12-13 yaş. İlk ergenlik: yaklaşık 14-15 yaş. Son ergenlik: yaklaşık 16-18 yaş evrelerini kapsar.

Ergenlik dönemi psikolojisini değerlendirdiğimizde; Ana-babası ile sık sık çatışmaya girer, "artık bana karışamazsınız, ben çocuk değilim." derler. Dağınık ve savruk olurlar, gelgeç hevesleri çoğalır, gürültülü müziğe bayılırlar, süse ve giyinmeye düşkün olurlar, odasına kapanırlar, kendi başlarına kalmak isterler, telefon tutkusu başlar, arkadaşları ile konuşma süreleri uzar, evde oturmak bazen işkence haline gelebilir ve yaşıtlarının davranışlarını, giyim kuşam ve beğenilerini benimserler.

Ergenlik döneminde olumlu gelişmeler de yaşanır. Ergen düşünme yeteneğinde önemli bir sıçrama olur.  Soyut kavramları daha iyi anlar ve kullanırlar. İlgi alanı genişler ve çeşitlilik kazanır. Toplumsal olaylara ilgileri artar. Duygu ve düşüncelerini inançla savunurlar. Haksızlıklara karşı güçlü bir tutum takılırlar.

Kısacası ergenlik dönemi oldukça fırtınalı bir dönemdir, zira o dönem adı üstünde erkekler için bir delikanlılık dönemidir. Ergenlik döneminde fırtınadan ziyade, uysallıktan endişe etmek gerekir. Zira aşırı uysal ana baba sözünden çıkmayan tepki göstermeyen duygusal dalgalanma göstermeyen bir genç uyumsuzluklarını da geleceğe saklıyor demektir. "Ergenlikte, normallik anormalliktir."

Ergenlik dönemi kişilik gelişiminde anne ve baba modeli son derece önemlidir. Baba "Baba karikatürü" denebilecek kadar silik şahsiyet olmamalıdır. Zira "Kız anadan öğrenir bohça düzmeyi, oğlan babadan öğrenir koyun yüzmeyi." Çocuğun en önemli ruhsal ihtiyacı sevgi iken ergen ve genç için, "anlayış güven özgürlük ve bağımsızlık" tır. Çocukluk çağının getirdiği olumlu ve olumsuz tüm birikimler gençlik çağının uyumuna ya da uyumsuzluğuna da etki edecektir. Özetle ergenler gençliğe adım atan bireyler olarak Fark edilmek, özel olmak, takdir edilmek, saygı duyulmak ve hatırlanmak isterler.

Ergenlik döneminde çevre faktörü

Ergenlerin aileleri ile çatışması büyüdüğü oranda arkadaş kümesinin olumsuz etkilerine kapılma ihtimalleri de çoğalıyor. Ailede geçimsizlik dengesizlik kargaşa ve baskı arttıkça ergenlerin arkadaş kümesi ile çeteleşme olasılığı da bir o kadar kuvvetlenmiş oluyor. Ergenleri arkadaş kümelerinden ayrılmak yerine desteklemek ve doğru yola kanalize etmek gerekir. Arkadaşlarıyla görüşmelerine engel olmamalıyız ama genel manada bir kontrol mekanizmasının olması gerekmektedir.

Okul faktörü

Ergenlikte genel bir kural olarak okulda disiplin sıkılaştıkça ergenlerin tepkisi de sertleşir. Aşırı baskı nerede olursa olsun öğrencinin kişilik gelişimini aksatır.  İş birliği ve toplu çalışma azmini kırar.  Kendini ifade etmesini engeller. Buna karşılık gevşek bir disiplinde kargaşa ve düzensizliğe neden olacaktır. Ergenlerin arkadaşları ile gezmesine eğlenmesine makul ölçülerde izin verilmelidir. Özgürlüğün tanımı yapılmalı meşru çerçeve içinde özgürce yaşayabileceği kendisine aktarılmalıdır. Özellikle şunu ifade etmem gerekir ki ergenlik dönemindeki evlatlarımızla giyim kuşam (kız çocuklarımız için tesettür kavramına riayet etmek koşulu ile) saç sakal gibi ayrıntılar üzerinde sürtüşmeye asla gidilmemelidir. Bu tür gereksiz Tartışmalara girmek yetişkinin anne babanın Ergen üstündeki otoritesini tüketir.

 Ergenlik Dönemi Din Eğitimi ile İlgili Anekdotlar.

Namaz kılmam tepkilere yol açınca inatlaştım. En çok tepkiyi de Ergenlik dönemine girerken Ağabeyimden görüyordum. Artık namaz kılmam gerektiğini biliyordum, ancak "sırf tepkiler sonucu namaz kılıyor" derler diye yine namaz kılmadım. Evde kimse olmadığı zaman gizli gizli Namaz kılıyordum. Ancak Keşke namazı böyle öğrenmeseydim Keşke Allah'ı sevdirerek namazı öğretselerdi.

Ben bir zamanlar namaz kılmıyordum. Namaz kılmıyorum diye babam beni hortumla döver ve banyoya hapsederdi. Buna rağmen kılmazdım. Beni zorla Sabah namazına kaldırırdı. Kalkmadığımda üzerime soğuk su dökerdi. Ben de kalkar abdest alıyormuş gibi musluğun suyunu biraz boşa akıtırdım. Ondan sonra seccadenin üzerine biraz otururdum. Arada bir secde eder gibi yatardım. O zaman 10-11 yaşlarındaydım. Şimdi ise 18 yaşındayım ve hala namaz kılmıyorum. Bunun için babam beni çok dövdü, bana çok laf söyledi, ağır hakaretler etti, Bunun yerine bana sarılsaydı, beni bir kerecik öpseydi, namaz kılmam için benimle konuşsaydı, beni namaza teşvik etseydi, kılardım. Vallahi de kılardım billahi de kılardım.

 Son olarak olumlu bir anekdot dan bahsetmek istiyorum. Çocukken annem beni sabah namazına kaldırırdı. Ben kalkamayınca ısrar etmez fakat sabah olunca benimle konuşurdu. 'Ben senin iyiliğinden başka bir şey istemem' demesi kalbimi her Zaman sızlatırdı. Ben de ona ertesi gün kalakalacağıma dair söz verirdim. Onda hissettiğim o masumane tavır beni çok etkilerdi. Fazla ısrarcı olmayan ama bir o kadar derinlere nüfuz eden sözleri bugün benim Beş vakit namazımı düzgün olarak kılmama neden olmuştur

Sonuç olarak:

"tenkit tüketir, takdir üretir."

"tenkit bitirir, takdir yetirir."

"tenkit öldürür, takdir güldürür."

 

Seyhan Yaban

 

Diğer Makaleleri