İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

Vadi-i Hamüşân

VADİ-İ HAMÜŞAN(Sükût ehlinin vadisi)

 

 

Ne anlatmakta şu hece taşları,

İçini mi okumalı, dışını mı?

 

Zahirde ölüler ülkesi

Asırlar boyu var olmanın ispatı olmuştur kabirler.

Bir milletin imzası, kanıtı ve temelidir.

Nesilden nesile mürekkepsiz mektup,

batıni bir köprü, gelmişlerin ve geçmişlerin izidir.

Kültürlerin daimi nişaneleri, vatanın manevi bekçileri, zeminin semavi iftiharıdır.

Kiminin doğum ve ölüm tarihi, memleketi, ebeveyni,

Kiminin ismi, rütbesi

Kiminin hayatından ufak bir nükte

Kimi ise isimsiz…

 

Rütbe var yazılır mezar taşına

Zaman sellerinde aşınır gider

Rütbe var yazılır cennet arşına

Sonsuzdan sonsuza taşınır gider

                       Cengiz Numanoğlu

 

Mezar taşlarına yazılmak birçoğumuzun kârıdır.

Hülâsa her ne kadar isimsizlerimiz azımsanmasa da,

Cennet arşına nasıl yazılır rütbe?

İbrahim (as) misali ateşler gül bahçesine nasıl döner?

Musa (as) misali deryalar nasıl yol olur?

 

Bâtında ise kabristan “vadi-i hamüşandır” (Sükût ehlinin vadisi)

Bu nasıl sükûnettir yerleri ve gökleri kapsayan?

Bu nasıl sükûnettir âlemleri bağlayan?

Bu nasıl sükûnettir fersah fersah haykıran?

Her sessiz çığlık, her sessiz feryat mecal bırakmaz da, Yunus’un dilleri olur dillerim.

 

Şu yalan dünyaya konup göçenler

Ne söylerler, ne bir haber verirler

Üzerinde türlü otlar bitenler

Ne söylerler, ne bir haber verirler.

                                     Yunus Emre

 

Şu ihtişamlı mezar taşları, acaba içindekiler için neyi ifade ediyor?

Hele bana öyle gelir ki, o mermer yığınlarının altında ezilirler mi acaba?

Yoksa altı üstünden ihtişamlı mıdır?

Açılmış mıdır cennet bahçelerinden yetmiş bin kapı?

Devam etmekte midir amel defteri?

Bir sadaka-i cariye, daimi bir ilim

Yahut salih evlat ile…

Yoksa bir Fatiha’nın yolunu mu gözlerler?

Velhasıl ehli dünyanın telaşıdır mezar taşları.

Ehli kuburun umudu bir Fatiha,

Üzerinde zikreden bir nebatat,

Önden gönderdikleri ve hayırlı bir evlat.

İnsan bu, kabir yerinin bile güzelini ister.

Hatta en güzel yerde almaktır derdi.

Bazı insanlar güzel yer ararken bazıları vardır ki, oldukları yeri güzelleştirirler.

Medine bir şehir idi.

Ne vakit ki yaratılmışların en şereflisi ona teşrif etti,

Medine şereflendi.

Medine-i Münevvere oldu.

Bir mümin abdest alsa, bir nehir şereflenir.

Kamil bir konuk gelse, bir şehir şereflenir.

Bu ehli kuburda da böyledir.

“Allah’tan korkan bir kul yahut Allah’ın sevdiği bir kul, bir kabristana gömüldüğü vakit, o kabirden kırk yıl azap kalkar” buyuruyor âlemlerin efendisi.

Öyleyse ne önemi vardı kabrin üstünün.

Her şey şu an aldığın nefeste gizli.

Tasarruf edilemeyen tek şey ömürdür.

Ertelenemeyen şey ise ölüm.

Bir devre-i mülkte yaşıyoruz ki,

Gafletle bastığımız toprak, gelmiş geçmiş bedenler, üzerinde yürüdüğümüzü hatırlatsa gerekti.

Devir-Daim yapmakta Kürre-i Arz.

Bir nefeslik mesafe değil miydi, dünya ile ukba arası?

 Şimdilik toprağın üstünde âlem-i kuburun keşfindesin.

Ata-i Âdem’den beri toprak anaya nice tatlı can düştü.

Nasıl yaşıyor insan, mahalle-i emvatta?

Yaşanmadan çözülemeyen sır.

Dünyanın bitişi, berzahın başlangıcı.

İnsan, aslen garipliği kefende ve mezarda görür.

Ne büyük bir gariplik bu.

“Sizin ölüm hakkında bildiklerinizi hayvanat bilse idi, yemek için semiz et bulamazdınız.”

Ne büyük gaflettir ki, yaklaştıkça dünyanın keyfiyetinden ödün vermiyoruz.

Oysa koca bir kabristansın ey dünya.

Her karış toprağında ölüm var.

Ne çok kıymetlendirdik seni.

Maksadı aştık, Galü-Bela’yı unuttuk, ömür servetini dünyanın ardından koşarak tükettik.

Değirmen misali tüketti bizi, fark edemedik.

(Fefirru İlallah) Allah’a kaç ey nefsim.

Toprağın altında tevbe etmek için yalvaran milyarlarca insan var iken, sen hâlâ imkân verilenlerdensin.

Bilmez misin senin de üzerinde tü’rab deyu gezecekler.

Âlem-i Ervah ’tan, Âlem-i Berzah’a dek sunulan geçitlerin tarlasındasın.

Yanlış hayat ahiretin celladıdır.

Her nefesin kadrini bilip, biçmek istediğini ektin ektin.

Başka tarla yok.

Ya nur ekersin ya da nar.

Üçüncüsü yok…

 

Münker, Nekir gelir, hesap sorarlar

Dökerler hurcunu, cevher ararlar

Bir kılın üstüne köprü kurarlar

Geçemezsin Hakka kul olmayınca

                               Pir Sultan Abdal

 

Hayatın gayesi Yaratanı bilmekti,

Ölmenin anlamı ise Cemalullah’ı görmek olsa gerek.

Değilse eğer bu nice yaşamaktır?

 

Aldanmayın etrafınızdaki kalabalığa.

Ölünün de etrafında çok insan olur.

Lâkin yalnız gider Allah’a.

Ne hazindir ki herkes seni uğurlamak için toplanmış, ama sen yoksun.

Feryat feryat bir sessizlik, cümbür cemaat bir yalnızlık.

Unutma, seni en evvela ismin terk eder.

Terk etmeyen tek şey dokunduğun gönüllerin duası.

Diğer Makaleleri