İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

Bir Toplumda Ahlak Ortadan Kalkarsa Geriye Ne Kalır?

Bir Toplumda Ahlak Ortadan Kalkarsa Geriye Ne Kalır?

 

Matematiğin babası sayılan Müslüman bilgin Harezmî’ye insan nedir diye sormuşlar.

Demiş ki;

İnsan güzel ahlaklı ise = 1 eder.

Yakışıklı ise buna bir sıfır ekleyin = 10 eder.

Varlıklı ise bir sıfır daha ekleyin = 100 eder.

Soylu ve nesep sahibi ise bir sıfır daha ekleyin= 1000 eder.

Fakat "ahlak" olan bir giderse, insanın kıymeti gider, geriye değeri olmayan sıfırlar kalır!

Ahlak olmadığı zaman güzelliğin, soyun, varlığın hiçbir değer ifade etmediğini görüyoruz. Bir toplum ahlaki değerlilerini kaybetmişse en muasır medeniyet seviyesine çıksa en üstün teknolojiyi yakalasa dahi o toplumun matematiksel değerinin sıfır olduğu ortadadır.

İslam dininin ana gayesi de güzel ahlakı tesis etmektir. Bu konuda en büyük rol modelimiz hiç şüphesiz ki Hz. Peygamberdir.  Güzel ahlâkı hâkim kılma onun peygamber olarak gönderiliş sebeplerinden biriydi. Hz. Peygamber, hiç yoktan bir güzel ahlâk manzumesi düzenlemek ya da ahlâk kuralları “tespit etmek” için değil, kendisinden önceki peygamberler zincirinin insanlığa öğrettiği güzel ahlâkı “tamamlamak” için gönderilmişti.

Nitekim o şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ

“Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.”[1]

İnsanlık tarihinin en önemli öğretilerden birisi olan ahlaki ilkelerin yitirildiği bir toplum en güzel yönetim sistemini kursa, en büyük ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsa dahi o medeniyetin ahlak, sevgi ve nefs terbiyesi dumura uğramışsa, manevi enerjisi tükenmişse o toplumu ne uluslararası hukuk ne birleşmiş milletler beyannamesi ne de ürettiği üstün silahlar kurtarabilir.

Kadim ahlakî değerlerle rabıtası kesilen bir toplumda çıkarılan kanunlarla yasaların tanıdığı haklardan insanlık ve Allah adına feragat etmenin garipsenmeyeceği bir dünya yaratmanın sonucu felakettir.

Böyle bir toplumda yapılan işler yasal olabilir ancak helal ve ahlaki olmaz.

Bir boşanma davasında kadının nafaka talep etmesi ve hâkimin erkeği ömür boyu nafaka ya mahkûm etmesi yasaldır, ancak helal değildir. Oysa kadim medeniyetimizde aslolan helalleşmektir. Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstündür, çünkü her yasal hak helal değildir.

Keza malı haczedilmiş, iflasa uğramış bir insanın yok pahasına satışa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir ama helal değildir. Aslolan bu duruma düşmüş bir insanın evini piyasaya değerinde almak olmalıdır. Helal ve etik olan budur.

İmar ruhsatı olan bir müteahhit ya da iş adamı kadim şehirlerimizin siluetini değiştirirken yaslar önünde suçsuz olabilir ancak yaptığı iş etik değildir.

İnsanlık yararına daha ucuz bir enerji türürünün piyasaya girmesini önlemek için tüm haklarını satın alan şirket yasalar önünde suçsuzdur. Ancak yaptığı iş insanlık adına suçtur. Ahlaksızlıktır.

Temel ihtiyaç maddesi olan ekmeğin hamuruna bayatlamaması için birtakım maddeler katmak yasalar önünde suç olmayabilir. Ancak Allah katında vebaldir, bu bir cinayettir.

Kürsülerden veya gazete köşelerinden söz ve kalem darbeleriyle insanları gaza getirip sokağa dökenler, toplumları birbirine düşürenler, ülkede kaos çıkaranlar, bu olaylar yaşanırken bütün gelişmeleri televizyondan izliyorsa yasalar önünde suçsuz sayılacaktır. Ancak Toplumun ahlakını ve birlikte yaşama kültürünü zedeleyici yazılar kaleme almak helal değildir. Toplumu kin ve nefrete teşvik ahlaki değildir. Cinayete teşebbüstür.  

Gelelim Ahlaksızlığı Yaşam Tarzı Edinenlere

Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.

Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde

Kuyruğunu neden kestin diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan; Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum demiş.

Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş.

Hemen tilkiye gelip; Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı demiş. Tilki; eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler demiş. Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar. Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.

Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.

Kıssadan hisse; Bir toplumda bozulmalar artınca bozuk insanlar ahlaklı insanlardan rahatsız olurlar. İyi insanları ayıplarlar ve dalga geçerler.

Ülkemizde tıpkı tilki hikâyesinde olduğu gibi kendilerinin modern olduğunu iddia eden ancak ahlaki tüm vasıflarını yitirmiş ve toplumun ahlak kurallarına hakareti bir meziyet zanneden zavallılar fırsat buldukları her yerde kendi aymazlıklarını perdelemek için toplumun büyük çoğunluğunu teşkil eden iyi insanları ayıplamaya ve dini değerleriyle dalga geçmeye çalışırlar.

Son haftalarda ulusal basınımızda yer alan haberlere bir göz atalım.  

Ferhan Şensoy için düzenlenen cenaze töreninde konuşan Cihat Tamer'den skandal ifadeler!

❝70 senedir bu ülkeyi yöneten din bağımlısı hükümetlere inat tiyatro yapıyoruz. Şimdi o Rasim'ine, Münir abisine kavuştu, hep birlikte orada bir meyhanede kafayı çekiyorlar. ❞

Edremit Belediyesi tarafından düzenlenen, Edremit'in düşman işgalinden kurtuluşunun 99'uncu yıl dönümü etkinliklerinde, çarşaflı Türk kadını zincire vuruldu!

Millî mücadeleyi verenler şayet orada gösteriyi izleyenler arasında bulunsaydı. Tüfekleriyle, süngüleriyle Belediye başkanı ve saz arkadaşlarını önlerine katıp kovalarlardı.

Bu kadarı Yunan'ın da aklına gelmezdi.

Bu ahlaki yozlaşma kendisini muhafazakâr dindar olarak adlandıran kesimde de kendini göstermektedir.

Maalesef üzülerek ifade etmek gerekir ki Eline para geçen ve zengin olan “dindarlar”, lüks ve israfta yıllardır eleştirdikleri dinsiz veya dini hayatı gevşek/kusurlu olanları fersah fersah geçmiş durumdadırlar. Oysa aslolan sade mütevazı bir yaşantıyla ömrü ve eldeki parayı imana şahit kılmak, insanlık yararına çalışmak olmalıydı.

İslamın emri gereği örtünmenin sosyal hayata katılmaya engel olmaması için yıllarca mücadele ettik, değerli bedeller ödendi, sonunda engeller kalktı, bu defa da sözde örtünenler “örtülü açıklar” nitelemesinin örneği haline geldiler. Oysa unuttuğumuz en büyük ayrıntıahlak örtüsü olmayanlara başörtüsünün katacağı hiçbir değerin olmadığıdır.

Kendini dindar ve muhafazakâr olarak tanımlayan birçok insan eline kamu otoritesi geçince görevini kötüye kullandığı bilinmektedir. Oysa aslolan gerçeğin ölçüsünü ortaya koymak adil bir düzeninin nasıl olduğunu tüm topluma ilan etmek ve emin olarak tanınmak olmalıydı.

Sonuç: Biz ne kadar ahlaklı olursak bizi yönetenler de o kadar ahlaklı olurlar; onlar gökten inmediler, bizden çıktılar. Unutmayalım ki اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْؕ Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.[2] Bir toplumda kendini hukuken, vicdanen, ahlaken müspet yönde değiştirmek için çaba ve gayret gösterirse Allah bu topluma yardım eder ve onları müspet yönde değiştirir.

Selam ve Selametler ola…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



[1]  İbn Hanbel, II, 381.

[2] Ra’d suresi 13/11.

Diğer Makaleleri