İhtisas Kurumları
HAREKET SPOR KLÜBÜ

HAREKET SPOR KLÜBÜ

GENÇ HAREKET SPOR KLÜBÜ

WEB SİTESİNE GİT
Mutlu Aile

Mutlu Aile

Mutlu Aile Mutlu Çocuk Eğt. Kül. ve Day. Der.

WEB SİTESİNE GİT
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği

WEB SİTESİNE GİT
GİV

GİV

Girişimci İş Adamları Vakfı

WEB SİTESİNE GİT
İnsan Vakfı

İnsan Vakfı

İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı

WEB SİTESİNE GİT

Türkiye'de Yazılan Türkçe Tefsirler Üzerine Değerlendirme

18. yüzyıldan itibaren Batı’da ulusçuluk ve ulusalcılık akımı başlamış ve bu akım sadece Avrupa coğrafyasını değil tüm dünyayı ve Osmanlı coğrafyasını da etkilemiştir. Nitekim bir milletler topluluğu olan Osmanlı, bu oluşan durum karşısında çok fazla direnç gösterememiş birinci ve ikinci meşrutiyetin ilanıyla ulusçuluk ve ulusalcılık akımı Osmanlıya da sirayet etmiştir. İmparatorluktan ulus devlete dönüşümün başladığı bu dönemde dini birikimin etkilenmemesi kaçınılmazdı. Osmanlı devletinde uluslaşma fikirleri nedeniyle mevcut toplum yapısı büyük yara almış, İslam ümmetinin yüzyıllar boyu devam edegelen hayat anlayışı devletin aldığı kararlarla işlevini yitirerek körelmişti. Nitekim araştırmamıza konu olan tefsir hareketleri de ulusçuluk fikrinden nasibini almış ve o dönemin aydınlarının Kur’an’a bakış tarzını değiştirmiştir. Ulus-toplum fikrinden etkilenen tüm aydın ve alimlerin ortak fikri, Kur’an-ı Kerim’i halkın anlayabileceği bir tarzda Türkçe olarak neşretmek olmuştur. Böylelikle kimilerine göre Türk toplumu Kur’an’ı kendi dili olan Türkçe ile öğrenecek ve din anlayışı hurafelerden kurtulacaktı, kimilerine göre ise o döneme kadar toplumu yönlendiren ulemanın tasfiyesi mümkün hâle gelecek ve devletin batılılaşma serüveni başlamış olacaktı. İşte bu düşünceler çerçevesinde Cumhuriyet dönemi ile Türkçe meal ve tefsir çalışmaları bir devlet politikası hâline evrilmiştir.[1]

Özellikle Cumhuriyet’in ilanından sonra 1920 ile 1950 arası yazılan Türkçe tefsirlere genel bir bakış yaparsak 21 Şubat 1925 tarihi ülkemizdeki Türkçe tefsir faaliyetleri için önemlidir. Bu tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercüme ve tefsirinin yapılması konusunda bir karar almış ve Diyanet bütçesi ile araştırmamızda yer verdiğimiz Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili isimli eser devlet eliyle hazırlatılmıştır.[2] Bu çalışma Cumhuriyet tarihinin yazılacak ilk Türkçe tefsiri olması sebebiyle o dönemin kimi aydınları tarafından Kur’an’a hizmet olarak görülmüş, kimi aydınları tarafından ise dine ihanet olarak ilan edilmiştir. Çünkü toplumun evirildiği bu hassas süreç farklı kaygıları da beraberinde getiriyordu. 1928-1950 yılları arasında harf devrimi yapılmış, ibadet dili Türkçeye çevrilmiştir. Anayasa'dan Devlet'in Din-i İslam'dır" maddesinin çıkarıldığı, yüzyıllardır kullanılan alfabenin yasaklanıp Latin alfabesine geçildiği, ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi, ibadetlerin müzik eşliğinde yapılması, camilere sıraların konması ve ayakkabılarla girilmesi gibi tekliflerini içeren dini Islah Beyannamesi'nin gazetelerde Neşredildiği, smokinli mugannilerin Süleymaniye'de hutbe verdiği, ezanların Türkçe okutulduğu, Fransızcadan yapılmış çevirilerle namazların Türkçe kılındığı, dini neşriyatın yasaklandığı ve bütün bunlara karşı ciddi hiçbir mukavemetin olmadığı bir dönemi kapsıyordu.

 

Hatta bu dönemde Ayasofya Caminde 3 Şubat 1932’deki Kadir Gecesinde Devrim Türkiye'sindeki değişiklikleri duyurmak maksadıyla bir organizasyon düzenlendi, o gece 25 hâfız Türkçe Kur’an okudular ve namaz kıldırdılar, dualar bütün dünyanın dinleyebilmesi için radyodan canlı olarak yayınlandı, şehirlerin meydanlarına hoparlörler yerleştirildi ve Ayasofya’ya yabancı diplomatlar da eşleriyle beraber camide hazır bulundular.

 

 

Bu dönem dini neşriyatın büyük ölçüde yasaklandığı bir zaman dilimini de kapsıyordu. Özellikle Türkiye’deki tefsir faaliyetlerinin bir duraklama evresine girmesinin en büyük nedenlerinden birisi de Türk toplumunun yüzyıllardır kullandığı alfabenin değiştirilmesi olmuştur.

 

 

 

Bu hassas dönemde 1938 yılında Elmalılı Hamdi Yazır’ın Osmanlıca olarak yazdığı tefsiri, Latin harflerine çevrilmiş ve dokuz cilt olarak basılmıştır. Bu tefsiri Türkçe tefsir tarihi açısından bir milat olarak kabul etmek gerekir. Çünkü tefsirin yayınlandığı tarih ülke siyaseti açısından çok nazik bir döneme denk gelmiş ve müellifin eseri Kur’ân’ın anlam ve muhtevasına uygun olarak kaleme alması birtakım çevrelerin beyhude beklentilerini boşa çıkarmıştır. Milletimiz bu tefsiri sahiplenmiş, günümüze kadar birçok orijinal ve sadeleştirilmiş baskıları yayınlanmış ve akademik anlamda tefsirle ilgili birçok yüksek lisans ve doktora tezi yazılmıştır.

 

 

 

1950 ile 1980 arası tefsir faaliyetleri ile ilgili genel bir bakış yaparsak 1950 yılında Türkiye bir yönetim değişikliğine gitmiştir. Ezanın yeniden Arapça okunmasıyla dini açıdan yasaklar kalkmaya başlamıştır.

 

  Bu rahatlama döneminde Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim isimli eseri 1952 yılında üç cilt olarak yayınlanmış ve toplum tarafından oldukça rağbet görmüştür.

 

 

1957-1959 yıllarında ise Şemsettin Yeşil’e ait Fuyuzat Kur’an’ı Mübin Meali Tefsiri adlı eser neşredilmiştir.

 

1960 ile 1980 yılları arasında yayınlanan meallerle ilgili genel bir değerlendirme yapmak gerekirse bu çalışmaların büyük çoğunluğu kalite ve Türkçe dil bilgisi yönünden Elmalılı Hamdi Yazır ile Hasan Basri Çantay’ın eserlerinin iyi veya kötü birer redaksiyonu olarak yer almıştır.  Ancak araştırmamıza da konu olan 1963 yılında yayınlanmış Ömer Nasuhi Bilmen’in Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali ve Tefsiri’ni bunlardan farklı değerlendirmekte fayda var, çünkü eser müellifin kendine özgün tarzıyla yazılmış önemli bir tefsirdir. Eserde yer yer âyetlerin sebebi nüzulüne yer verilmiş müellifin bir fıkıhçı olması hasebiyle fıkhi konularda detaylı olarak açıklamalarda bulunulmuştur. Eser Türk toplumu tarafından beğenilmiş ve birçok baskısı yapılmıştır.

1980 ile 2019 arası Türkçe tefsir çalışmalarına baktığımızda araştırmamızda da incelediğimiz Celal Yıldırım’a ait İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri 14 cilt olarak yayınlanmıştır. Eser toplumun tüm kesimlerinin anlayabileceği bir tarzda yazılmıştır. Âyetler tefsir edilirken günümüzün ilmi gelişmeleri ışığında yorumlar yapıldığını tespit ettik. Ayrıca Kur’an’ın muhtevasına ters düşmeyecek şekilde konunun uzmanlarının görüşlerinin de yer aldığı görülmektedir. 1993 yılında basılan Mahmut Toptaş’a ait Kur’an-ı Kerim’in Şifa Tefsiri 8 cilt olarak yayınlanmıştır. Eser güncel konuları içermekte ve sosyal hayata dair Müslümanlara reçeteler sunmaktadır. Yine incelediğimiz tefsir çalışmalarından bir diğeri ise, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından oluşturulan bir komisyon tarafından hazırlanan Kur’an Yolu tefsiridir. Eserin yazılmasına 1998 yılında başlanmış ve 2003 yılında tamamlanmıştır. Eseri incelediğimizde klasik dönem tefsir birikimden faydalanıldığını görmekteyiz. Ayrıca âyetler yorumlanırken Kitab-ı Mukaddes’e ait bilgiler ilmi bir araştırma komisyonu tarafından incelenmiştir. Bu yönüyle araştırma Türkçe tefsir tarihi açısından bir ilk niteliğindedir. Çalışmamızda yer verdiğimiz diğer bir eser ise, yazımı 2011 yılında tamamlanmış olan Talât Koçyiğit’e ait Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri ’dir. Müellif eserinde genellikle âyetleri Kur’an-ı Kerim’de geçen başka âyetler ve konu ile ilgili hadisler ile tefsir etme metodunu kullanmıştır. Diğer bir ifade ile eseri dirayet tefsiri olarak da görebiliriz. Son olarak çalışmamıza konu olan tefsir çalışması ise 2013 yılında 5 cilt olarak yayınlanmış Ömer Çelik’e ait olan Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri’dir. Çalışmada Kur’an’ın muhtevasına bağlı kalarak iman, ahlak, salih amel, takva ve ihsana teşvik eden özel bir dil kullanıldığı gözlenmektedir. Her surenin başlangıcında o sure ile ilgili bilgiler verilir, âyetler tefsir edilirken hadis, siyer, fıkıh, kelam ve tasavvufa ait bilgilerden istifade edilir. Bu yönü ile eser son dönemde Türkçe yazılmış ve işârî yönü de olan önemli tefsirler arasında değerlendirilebilir. Özellikle son 30 yılda tefsir alanında sure veya Kur’an’ın tamamını kapsayan çalışmalarda büyük artış meydana gelmiştir. Bu gelişmede ülkemizde bulunan İlahiyat Fakültelerinin çoğalması ve bu fakültelerde akademik anlamda yapılan araştırmaların büyük katkısı olmuş, ülkemizde ciddi anlamda ilmi bir birikim meydana gelmiştir.

 

Seyhan YABAN

01.09.2021

İstanbul



       [1] Bu çalışma Seyhan Yaban, Çağdaş Türkçe Tefsirlerde Hadid Suresine Yaklaşımlar, isimli Yüksek Lisans Tezinden üretilmiştir.

 

 [2]Bk. İsmail Kara, “İslamcılara Göre Meşrutiyet İdaresi 1908-1914”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993), 33-35.

 [3]Mehmet Bulut, “İlk Cumhuriyet Meclisinde Dini Yayıncılık Hakkında Tarihi Bir Karar,”, Diyanet Üç Aylık İlmi Dergi, S. 142, C. 28 (1992).

Diğer Makaleleri